Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Bir ağaç gibi tek ve hür...

Okunma  Yazar : Ziya Akçal
Yorumlar  Yorum Sayısı : 3
Okunma  Okunma : 2773
Tarih  Tarih : 06 Temmuz 2009, 13:03

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ben de her zaman olduğu gibi bu zamanlar da Doğu Karadeniz Bölgesinin sahilden 30 km. İçerde, 900 m rakımda ki, şirin mi şirin ilçesi Çayeli’nin Senoz Bölgesi Çataldere köyünde olmak istiyordum. Akşamları heyette (hayat= salon) yanmakta olan sobanın karşısında oturmak, yatarken yorganla, battaniye ile yatmak istiyordum. Ahşap bulmenin (oda) penceresinden içeri dolan sabah güneşiyle uyanmak, Pelad'ı, Tuthulu, Ğazarli'yi, Cevitli'yi, cemagleri, (yöredeki dağ ve mahalle adları) köyün merkezini velhasıl görebildiğim her yeri doya doya seyretmek, o tertemiz oksijeni ciğerlerime doldurmak istiyordum.

Orada dost ve akrabalarımla bir arada olmak; sabahleyin köy kahvelerine inmek, çok özlediğim şakaları dinlemek ve gülmek, Apo’nun kemençesi ve tulumun sesiyle neşeme neşe katılmasını istiyordum. Öğle namazını cemaatle beraber kıldıktan sonra eve çıkıp bir şeyler atıştırıp alelacele tekrar köyün merkezine dönmek ve uzun zaman hasret kaldığım insanlarla beraber çay içmek, demek-gülmek, eskileri yâd etmek istiyordum. Deresinde alabalık avlamak, balta girmemiş çam ormanlarında düşe kalka gezmek, sakız çıkarmak istiyordum. Karpuz, üzüm ve peynir alarak kâh Ligovi Deresi’nden yukarı, kâh Marabudam Deresi’nden yukarı giderek o buz gibi pınarların bulunduğu eşsiz güzellikler içinde piknik yapmak istiyordum. Velhasıl sıla-i Rahim yaparak bir farzı yerine getirmek istiyordum. Tıpkı, Nazım’ın şiirinde dediği gibi: “Bir ağaç gibi tek ve hür  /  Ve bir orman gibi kardeşçesine / Bu hasret bizim…

Olmadı işte ne yapalım; olmadı. “HES” geliyor dediler; nedir, neye benzer, neyin nesi, kimin fesi anlatan olmadı. İş işten geçtikten sonra anladık ki; “Hidro Elektrik Santral” demeğe geliyormuş. Bizim derelerin suyundan istifade ederek elektrik elde edeceklermiş. Enerji darboğazı varmış; bu sayede bu dar boğaz aşılacakmış! Koca koca makinelerle bir girdiler köye, giriş o giriş; çıkar çıkara bilirsen! Kaleyi içten fetih ettiler; komşuyu komşuya düşürdüler velhasıl köyü köylükten, insanlarını insanlıktan çıkardılar. Tıpkı, Türklerin korkusundan yüzlerce kilometrelik Çin Seddi’ni yapan, yaptıktan sonra boş durmayıp ektiği nifak tohumlarıyla Türk’ü Türk’e düşürüp bir gurubunu yanına aldıktan sonra öteki Türk gurubunu da kolaylıkla ortadan kaldıran Çinliler gibi yaptılar. Allah'a şükür, bunlar bizi tamamen köyden atmadılar, atamazlar da, ama manen ve maddeten kolay onarılmayacak yaraların açılmasına sebep oldular. Üstelik kârı zararını korutmadığı bilimsel raporlarla belgelenmesine rağmen uyduruk raporlarla yaptılar bütün bunları!

Gece gün demediler, yeşil dolarlarla insanları avladılar, eşi, dostu, akrabayı birbirine düşürdükleri gibi, yemyeşil doğayı da mahvı perişan etiler. Köydekiler köyde, şehirdekiler şehirde perişan oldu. Yanlış tutum ve davranışlar aldı başını gitti. Köydekiler şehirdekileri “tuzu kurular “ diye suçladı. Şehirdekiler köydekileri köyde kalmakla, şehre açılıp çalışıp kısmetini aramamakla ve köyü bir pula satmakla suçladılar. Bu arada “atı alan Üsküdar’ı geçti.” Olan hepimize oldu. Neyin ne olduğu anlaşıldı ama neden sonra.

Türk adaleti kararını verdi: bölgede devam etmekte olan “HES” çalışmaları sıra ile bir bir durduruldu. Heyhat! Bu laf anlamaz, kuldan utanmaz, kanun tanımaz, Allah’tan korkmaz adamlar hala çalışmalarını sürdürmeğe devam etmekteler.

Konuşurken mangalda kül bırakmayan ve yüce dağları yaratmışçasına hallere giren ve fakat icraata sıra gelince ortalıkta görünmeyenler var. (...)

Eee Şimdi bu şartlar altında git bakalım o çok sevdiğin köyüne. Git de doya doya tatilini yap; bir yılın yorgunluğunu at ve dinlenmiş, enerji dolu olarak tekrar görevinin başına dön, hadi göreyim seni. Yok, maalesef yok; gurbette, yakıcı Güneşle yanık toprak arasında geçecek tatilimiz. Buna mecburuz ve mahkûmuz. Demek bizler de bir yerlerde bir zamanlar yanlış yaptık; kefaretine de katlanmak zorundayız. Allah beterinden korusun.

Gazali de ne güzel demiş: Halk içinde, hakla beraber olmak hüner. Hakikat böyle yaşanacak. Cemaat içinde, toplumla, gruplarla, eş-dostla. Ama hep bileceksin ki ağaç gibisin. Tekliğini bilirsen hürriyetinin farkına varırsın.

Sağlıklı, mutlu günler dileğiyle selam, sevgi ve saygılar.

Hoşça kalınız. 05. 07.09

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 3 yorum yazılmıştır.

kemal akçal [ 21 Temmuz 2009, 13:29 ]
Valla seni çok iyi anlıyorum baba inanki bende gidemiyorum diye berbat bi haldeyim ama nasipse seneye .Yazın güzelde ben bu konuda konuşsam biraz daha sert olurdum
Menekşe Demiray [ 17 Temmuz 2009, 18:32 ]
Sevgili Ziya Hocam,
Anlattıklarınız gerçekten çok moral bozucu. Ben de Sizin gibi Rize'nin taşını toprağını özledim.Oralara gidince özleminiz hiç dinmiyor,bir yarınız hep orada kalıyor.Yemyeşil doğanın içinde,mis gibi kekik ve toprak kokusunu ciğerlerinize çekerek tırmanıyorsunuz dağlara.Etrafta fındık ve kestane ağaçları,derede kırmızı pullu alabalıklar.İşallah bir gün oralara tekrar gitmek ve keyfini çıkarmak kısmet olur.Biz doğamıza ve toprağımıza sahip çıktığımız müddetçe bizi oralardan kimse atamaz hocam,buna izin vermeyiz.
Saygılar sunarım.
Ali KORK [ 07 Temmuz 2009, 12:04 ]
Abi yazinin tam metnini yayinlamamissiniz, herkesin malumu bizde biliyoruzki bu site siyasi bir site deyil nedenide o olmali galiba. Tam metni okumak isteyenler www.senoz.net'ten okuyabilirler.
Herkese Selam ve saygilar.

Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber