Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

İNSAN DENEN YARATIK

Okunma  Yazar : Ziya Akçal
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 2156
Tarih  Tarih : 22 Aralık 2012, 19:52

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Biz, tam bir samimiyetle yalnız O'na (cc) bağlıyız. Biz, son ve mütekâmil din olan İslam’a inanıyoruz. Allah’ı (c.c.)  ilah, Hz. Muhammed’i (s.a.v) Allah tarafından âlemlere rahmet olarak gönderilmiş peygamber olarak biliyor, inanıyor, dilimizle ikrar, kalbimizle tasdik ettiğimiz kelime-i şahadeti getiriyoruz. Yaygın olarak böyle, diyoruz…       

Ateizm, Agnostisizm, Deizm, Teizm taraftarları da bir ortak noktada birleşiyorlar  ve Astrofizikçi – Neil Tyson'un dediğine inanıp iman ederek diyorlar ki ; ‘’Biz biyolojik olarak birbirimize, Kimyasal olarak dünyaya, Fiziksel olarak da evrene bağlıyız. '' Ve ardından bu inançlarını yaşadıkları hayata aksettirip onlar da bizler gibi yaşamlarını sürdürüyor. Artı ve eksilerimiz farklılıklar arz ederek sürüp gidiyor. Aramızdaki terk fark ‘’İnanç’’ hepsi o kadar. Onlarda günahsız, tertemiz olarak dünyaya gelmişlerdi lakin aile ortamı ve dış etmenler onları bu hale getirdi. Özgür yaşamlarına demokrasi içerisinde devam etsinler, Allah (c.c.) hidayet nasip etsin.

Lakin iman ettik, diyoruz, yaşadığımız hayata intikal ettirmiyoruz. Doğruluktan bahsediyoruz, yanlış adımdan geri dönmüyoruz. Doğruya doğru, eğriye eğri demiyor; fikriyatımıza, zikriyatımıza göre davranıyoruz.                                               

Adalet, diyoruz, adaletsizlik yapıyoruz, ‘avukat ’sak siyahı beyaz, beyazı kara, diyebiliyoruz. ‘Hâkim’sek, kanunlar muvacehesinde, deyip vicdani kanaat şemsiyemiz altında istediğimiz gibi karar verebiliyor, her kademede haklıyı haksız, haksızı haklı çıkarabiliyor, nerede, ne zaman son bulacağını bilmediğimiz üç günlük ömrü, sevdiklerinden, temel yaşama haklarından mahrum ederek nemli dört duvar arasına mahkûm edip, özgürlükleri kısıtlayabiliyoruz.

Eşitlik, diyoruz, menfaatimize göre davranıyoruz. Hakça Paylaşım, diyoruz, sözde kalıyor, posasını bile çok görüyoruz. Eğitim, diyoruz, 15-20 sene okuyoruz isyankâr olup çıkıyoruz, aslımızı, asaletimizi inkar ediyoruz.                                                                     

Hoşgörü-sevgi-saygı, diyoruz yaşamıyoruz. Eline, beline, diline sahip ol, diyoruz, yapmadık melanet bırakmıyoruz. Yokluklar içinde yetişip bir makama geliyoruz, geçmişi unutup haramzade oluyoruz. Ben de Müslümanım, diyebiliyoruz, Müslüman gibi yaşamıyor, yaratıkların yolundan gidiyor da yaratıcıyı kale almıyoruz.  Yaparak, yaşayarak sorumluluğumuzun gereklerini yapıp, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma yolunda üzerimize düşeni yapmıyor/ yapamıyor; geri kalmışlığın faturasını İslam Dinine kesebiliyoruz.

Yalan söylüyoruz. İftira ediyoruz. Yetim malı yiyoruz. Yalan yere yemin ediyor, yalancı şahitlik yapabiliyoruz.  Emanete hıyanetlik yapabiliyoruz. Söz verip sözümüzden vazgeçebiliyoruz. Vatanımıza, bayrağımıza, istiklal Marşımıza ihanet edebiliyoruz.

Tezgâhımızın ön tarafına iyileri sıra sıra dizip, arka tarafa rastgele çürük çarık doldurarak satabiliyoruz. Trafiğe çıktığımızda yolların hep bize tahsis edilmiş gibi düşünüp kural tanımamışlık yapabiliyor, trafik canavarı kesilebiliyoruz.

Erkeksek, iyi günde, kötü günde, her zaman ve zeminde ve pazara kadar değil, mezara kadar deyip nikâhlandığımız sevgili eşimizi aldatabiliyor, temel yaşam haklarından mahrum bırakıp dünyayı dar edebiliyor, çocuklarının gözü önünde, sokak ortasında, kendi ailesinin yanında hakaret edebiliyor, darp edebiliyor hatta canına kıyabiliyoruz.

Kadınsak, eşimize ihanet edebiliyor, cilve naz ile melek gibi de olsa insanları baştan çıkarabiliyor; dünya menfaati için vücudumuzu satabiliyor, hemcinslerimizi, onurumuzu düşünmeden iffetsizce soyunup dökünüp reklam aracı olabiliyoruz.

Yüce yaratıcının ‘’öf bile demeyin’’ emrini kale almayıp anamıza, babamıza asi olabiliyoruz. Ana-babamızı huzur evine yollayıp huzurlu yaşamı bulduğumuzu sanıp akıbetimizi düşünmüyoruz.

Dünya malından sebep akrabamızla, mahremimizle kötü olabiliyor, işi kavgaya, cinayete bile götürebiliyoruz.

 ‘’Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’’ hadis – i şerifini kale almayıp şeytanı sevindirebiliyorsuz.

İşçi çalıştırıyor, hakkını layıkıyla vermiyoruz; duruma göre ayın yarıdan çoğunu sigortalı göstermiyor, hatta çalışan zavallı emekçinin sigorta primlerini bir yakınımızın, dostumuzun, güya yarandığımızı, iyilik yaptığımızı sandığımız bir başkasının adına yatırıp emekli olmasını sağlayabiliyoruz.

Hayvanlara karşı duyarsız, acımasız olabiliyoruz; çevremizi temiz tutmuyor, manan ve maddeten kirletenleri uyarmıyor, duyarsız kalıyoruz.                                                      

Nikâhlı kocamızı sözde boşayıp, devletin kasasından bilvesile emekli maaşı alabiliyoruz. Ve daha neler neler…

Biz aslında Müslümanlık şöyle dursun, insan bile değiliz. Gerçek insan sınıfında olan Müslümanların yüzü suyu hürmetine belli bir süre için yaşıyor ve fakat bunun böyle olduğu bilincine varamıyoruz.  Akıbetimiz hayırlı olur inşallah.

Gerçekten iman edip, imanını yaşadığı hayata aksettirenlere ne mutlu, onların gözü aydın olsun. Kurtuluşa erecek olanlar işte onlardır. 22.12. 2012 – Z.AkçalFormun Altı

 

 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber