Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Su medeniyetleri ve İstanbul

Okunma  Yazar : Cevat Çakır
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 2580
Tarih  Tarih : 23 Ocak 2011, 15:21

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

“Su Medeniyetleri İstanbul”
 
Geçen günlerde İstanbul Üniversitesinde “Su Medeniyetleri İstanbul” belgeselinin galasını izledim. Su kemerleri, bentler, sarnıçlar, su terazisi, şadırvanlar ve çeşmelerin çeşitlerini görmüş olduk. 
 
Üç medeniyete beşiklik yapan (Roma, Bizans, Osmanlı) İstanbul’la ilgili olarak İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve “Su Medeniyetleri İstanbul” belgeselinin yönetmeni Yrd. Doç. Dr. Şükrü Sim, “Su İstanbul’un rüyasıdır. Suyun yokluğu İstanbul’un kâbusudur. Bu kadim şehrin içme suyu hiç de bol değildir” dedi.
Evet ecdad bu şehre su getirmek için çok ciddî çalışma yapmıştır. Hatta bu konuda bir çok su vakıfları da kurmuşlardır. Meselâ Osmanlı döneminde İstanbul, Üsküdar ve Galata’da akan suların hemen tamamı vakıf sularından meydana geliyormuş. İslâm tarihinde ilk su vakfı Hz. Osman’ın bir Yahudi’den satın alarak vakfettiği “Rume” kuyusudur. Ki Hz. Osman bu kuyuya bugünkü para ile 100 bin lira vermiştir. (Osmanlı Su Medeniyeti, İSKİ, 235.) Ecdad şehre su getirirken ayrıca ağaçların korunmasına da itina göstermiştir. Kanunî Sultan Süleyman’ın İstanbul’da yaptırdığı camiye Kâğıthane taraflarından getirdiği su kaynakları civarında bulunan korulardaki ağaçların kesilmesi dolayısıyla kuruma tehlikesi altında kalmıştır. Bu gibi su kaynaklarından ağaç kesilmesi yasaklanmış olup yasağa uymayanların at, araba gibi mallarına el konulacağı, kendilerinin müebbeden kürek cezasına çarptırılacağı, korulardan ağaç kesilmesine müsamaha gösteren korucuların da aynı şekilde cezalandırılacakları bildirilmektedir. (24 Nisan 1782, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Yay.) Oysa HES’ler için binlerce ağaç kesilmektedir.
Bir defa Bizans döneminde suyun saklama yöntemi havuzlarda ve sarnıçlarda olduğu için İslâm açısından durgun su, temiz kabul edilmediğinden su yolları ve su kemerleri, çeşmeler, bendler, sebiller yapılarak bir sistem kurulmuş. Bu eserlerde Mimar Sinan’ın mührünü görmek mümkün. Ne yazık ki, su seslerinin duyulduğu çeşmeler bugün garip bir şekilde kimisi yıkılmış, kimisi yolun altında kalmış kimisi de değişik ticarî maksatla kullanılmaktadır.
İstanbul’da 10 bin çeşmeden 1500 çeşme kalmıştır. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul gibi büyük bir şehirde her tarafta çeşmeler, sebiller akıyor. Susayanlar kana kana su  içiyor ve ücret ödemiyorlar. Oysa bugün en küçük su 50 kuruş. Artık evinden çıkan kişiler de günlük pet şişe suyunu da çantalarına koymak zorunda. Böyle olunca su ikram etme de ortadan kalkmıştır.
Ecdadın yaptırdığı çeşmelerden en çok dikkatimi çeken ve ilk defa resmini gördüğüm namazgâh çeşmeleri oldu. Abdest alındıktan sonra çeşmenin yan tarafından bir merdivenle çeşmenin üstüne çıkılıyor ve orada namaz kılınıyor. Özellikle İstanbul’da ve büyük şehirlerde bu tarz çeşmelere bugün dünden daha fazla ihtiyaç vardır. Trafikte namaz vakti daralıyor. Abdest yoksa insan ne yapacağını bilemiyor, kıvranıp duruyor. Büyük meydanlarda ve aktarma merkezlerinde keşke ecdadın yaptığı gibi namazgâh çeşmeleri yapılabilse... Çok ciddî bir boşluğu dolduracak ve yapan için de sadaka-i cariye olacaktır.
Nesli cedidden ecdada yakışır böylesine eserler bekliyoruz.


 
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber