Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

"On bir kahraman!"

Okunma  Yazar : AbdurrahmanAkın
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 2170
Tarih  Tarih : 05 Ekim 2015, 21:38

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Sürekli ifade ettiğim gerçekte olduğu gibi “Dünyada ki Cennetimiz olan Rize”, bizi bu seferde en cömert haliyle karşıladığından dönüşümüze kadar çok şey biriktirdi bende, bu hatıralardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim…

Başköy’e gittiğimiz günden beri, her gün hava durumunu kolluyor ve en güzel havanın olduğuna inandığımız gün “Şemkehot Yaylamıza” gitmenin yolunu arıyorduk köye tatile gidenler olarak…

Nihayet bir gün amcaoğlu Hasan Basri tüm ekibe, “yarın o gündür, herkes hazır olsun, halaoğlu Osman’ın arabasıyla yarın sabah yedi de yola çıkıyoruz, Şemkehot zamanı geldi!” dedi…

Ekip dünden hazırdı zaten yaylaya çıkmak için. O güne kadar birçok yaylaya gitmiş özlem gidermiştik ama bizim için Şemkehot başka bir yerdi, onun için heyecanımız katlanmış sabahı beklemeye başlamıştık. Ben sabah erken uyandığımda müthiş bir yağmurun yağdığına şahit oldum, yaklaşık on beş dakika yağan yağmuru seyrettim ve az daha uyumak istedim. Bu demekti ki bugün de gidemeyecektik yaylaya…

Benim gibi diğer ekip arkadaşlarım da hemen hemen aynı şeyleri yapmış, Hasan’ın “yarın hava iyidir öngörüsünün” tutmadığına kanaat getirerek bir kez daha Şemkehot yaylası hayâlının ertelendiğini düşünmüşlerdi!

Fakat sabah saat yedide başlayan yağmur yaklaşık bir saat sürdükten sonra hava öyle bir açmıştı ki, gökyüzü masmavi rengini almış ve havada buluttan eser kalmamıştı. Yağmuru evin “arturmasında” ( balkon) izleyen Hasan, havanın açması üzerine tüm ekibi telefonla arayarak Şemkehot yolculuğunun ertelenmediğini ve herkesin hazır olarak on beş yirmi dakika içinde Karayibun kapısında hazır olması gerektiği talimatını vermişti!...

Arabasıyla gideceğimiz Halaoğlu Osman oğlu Hasan’la ilk gelendi kapıya… Daha sonra ekibin tamamı on dakika içinde kapıda toplandı. Ahmet Yılmaztürk, İshak Okumuş, Mehmet Yağcı, Hakan Yılmaztürk, İsmail ve Ethem Akın ve benle oğlum Necip Fazıl…

Yiyecek/ içecekler hazırlandıktan sonra güneşten korunmak için büyük bir şemsiye ve dağlarda üzerinde keyf yapmak için bir adette kilim atmayı ihmal etmedik arabaya…

Karayibun kapısından başladığımız yolculukta tüm ekibin heyecanı tavan yapmıştı. Birçoğumuz uzun yıllar sonra Şemkehot Yaylasına gidecektik. Nihayet daha köyden ayrılır ayrılmaz arabanın üzerinde olanlarımız türküler söyleyip eskiye dair yayla anılarını anlatmaya bile başlamıştı. Yol uzundu, arabanın üzerinde güneşten korunmak için şapkalarımızı takmış Senoz Vadisinin güzelliğini temaşa ede ede yol alıyorduk. İlk molamız “müdürün puğarıydı.” Tüm ekip olarak kana kana puğarın suyundan içtik hatıra fotoğraflarımızı çektirdik ve yeniden yola koyulduk…

“Marhabudom Yaylasına” geldiğimizde Şemkehot’a nerdeyse geldiğimizi anladık. Fakat elini uzatsan dokunacak gibi duran yaylamız, yolların bozuk ve çok fazla virajlı olması nedeniyle sanki yol alırken bizden uzaklaşıyor duygusu veriyordu bize!... Nihayet “iki derenin arası” ve “Salağpurun Puğarı” gözümüzün önündeydi, bu demektir ki Şemkehot Yaylasındaydık artık. Hele arabamız “Hoveniçe” girdiğinde, arabanın üzerinde ki ekip hep birlikte gürlemeye başlamıştık bile…

Arabamız, eskiden “horon oynanan” Miktadın kapısında durduğunda, arabadan inerek hemen yaylanın içine daldık, “pag’lara” (taştan yapılan evler) koştuk. Yaylanın içinde yürürken pagların önlerinde ki taşların üzerine yapıştırılan “atarların” (tezeklerin) kokusunu hala alabiliyorduk! Tabii benim ilk adresim bizim pagdı. Yaylada olayım ya da olmayım hiç fark etmez, hayalimde hatırladığım en güzel anılardan olan bizim pagın önünde ki taşın arkasında bir leğenin için de rahmetli Ayşe Halamın bizleri yıkamasını beraberimde olan arkadaşlara yerinde bir kez daha anlattım! Şimdi düşünüyorum da, ne güzel günlermiş o günler diye. Değil paglar, ineklerin bağlandığı ahırlar bile hep dolu olurdu bir zamanlar Şemkehot Yaylamızda. Ya şimdi öyle mi?! Pag’ların duvarları bile yıkılmış harabeye dönmüş, müthiş güzelliği olan yaylamızda!

Neyse, yaylada biraz kaldıktan sonra öncelikle “Baldaş Dağına” çıkmayı, dağları gezdikten sonra tekrar Şemkehot’a geri dönerek biraz daha hasret gideririz diye düşündük. Fakat hesapta olmayan bir şey oldu. Duman aniden Marhabıdom yaylasında göründü, bizde daha acele ettik ki en azından Baldaş Dağını sis bastırmadan yemeğimizi yiyebilelim. Biz arabayla dağa tırmanmaya başladığımızda duman bizden önce zirveye ulaşmıştı bile… Değerli abilerim İsmail ve İshak dediler ki hemen “Tahpur Yaylasına” geçelim orda sis yoktur şimdi. Yeniden toparlandık ve Tahpur’a doğru yol aldık, ama abilerimin öngörüleri de tutmamıştı. Çünkü biz Tahpur’a doğru yol alırken duman bizden önce davranıp o yaylayı da sisler içine bırakmıştı. İshak Abi yeni bir fikir attı ortaya dedi ki, Hemşin Vadisi tarafına geçelim orda iki güzel göl var onların kıyısında yemeğimizi yer orda vakit geçirir geri döneriz. Bizde öyle yaptık ve bir kez daha rotayı başka yöne çevirdik…

Göller bölgesine geldiğimizde hava tam açık olmasa da güneş yüzünü gösteriyordu, keyfimiz yeniden yerine gelmişti! Şemkehot’da yaylacı bulunan Akile Bacımız bize kaymak muhlaması yapmıştı, başta muhlama olmak üzere diğer nevalelerimizi hazırlamaya başladık. Bir kısmımız da göller çevresinde resimler çekiyor türküler söylüyordu. Nihayet yemek hazırlanmış tüm ekip yeşil çimenlerin üzerine yayılarak yemeğe başlamıştık…

Ne olduysa o anda oldu! Birden gök gürlemeye başladı ve aniden tabiri caizse gök yarıldı ve doluyla karışık yağmur yağmaya başladı… Bizler hayatımızın en kısa süreli yemeğini yemiş olduk. Canım muhlama tavasının içi kaşla göz arasında dolu taneleriyle dolmaya başladı. Çok çabuk bir hızla toparlandık ve arabaya bindik yola koyulduk…

…Ve işte asıl hikâyemiz bundan sonra başladı!

Bundan sonra ki zor yolculuğu ve bu yolculuk esnasında, “on bir kahramanla” ( ben bu ismi uygun gördüm!) yaşadığımız maceramıza kaldığımız yerden bir sonra ki yazımda devam edeceğim inşallah…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…








Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber