Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Tabiatla oyun olmaz!

Okunma  Yazar : AbdurrahmanAkın
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 1701
Tarih  Tarih : 02 Ağustos 2010, 00:17

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto


İnsanoğlu hayatını devam ettirmek için, bana öyle geliyor ki yaşadığı çevrenin üzerine yapacağı tahribatı tasavvur dahi edemiyor! Dünya bugün küresel ısınma ile karşı karşıyadır. Bu etkileri yaşadığımız şu günlerde daha iyi görebiliyoruz. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı bir raporda atmosferde sera etkisi yaratan gazların salınımında en hızlı artış gösteren ülke Türkiye’dir.

Ben bilim adamı değilim… Karadeniz’de, özelde Rize’mizde meydana gelen doğal felaketlerle ilgili, vatandaş-bürokrat-sivil toplum örgütleri arasındaki yaman çelişkilere bir deneme yapma niyetindeyim…

Tabiatla oyun oynanmaz, bu genel bir kuraldır. Bu cümleyi yazarken köyümde yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Seksenli yıllarda bizim köye de devletlülerimiz lütfettiler yol yapmaya karar verdiler. Yol köyün girişine kadar geldi. Ne olduysa ondan sonra oldu. Trabzonlu bir kepçe operatörü, köyün girişindeki bütün Başköy’lülerin ortak merası olan meyveliği hiç yokken tarumar etti. Çok iyi hatırlıyorum, o gün köylülerim yüksekçe bir yerden meyveliklerini yok eden operatörü şaşkın şaşkın seyrediyor ve tek bir tepki dahi vermiyordu. Operatör devlet adına oradaydı ve mutlaka bir bildiği vardı! O gün bugün köye her gidişimde “meyveliğin” eski halini düşünür ahlanırım… O meyvelik "tabiat nasıl bozulur"a örnek olarak çıplak bir anıt gibi hâlâ orada durmaktadır!

Kabul etsek de etmesek de, Rize'mizde yaşamak risklidir. Kaçınılmaz olan da, heyelan ya da başka bir tabiat olayıyla başımıza gelecek felaketlerdir. Bu coğrafyanın bir insanı olarak çocukluğumdan beri düşünüyorum. Acı çekmek yaşamak için gerekli olan bir şart mıdır? Bizim dışımızda gelişen tabiat olayları acı çektirir bu kabul ama bile bile kendi ellerimizle bu acıyı katmerlememiz de ne oluyor? Acının gerçek ödülü insanın kendi haddini bilmesidir. Maalesef başımıza gelen her felaket bir sonrasına tedbir almamız noktasında bizi uyarmıyor…

Rize’mizde yapılan HES’lerle ilgili düşüncelerimi daha önce kamuoyuyla paylaşmıştım. Ben şahsen HES’lere iyimser bakıyordum. Bugün geldiğimiz noktada tereddütlerim oluşmaya başladı doğrusu. Sivil toplum örgütlerimizin ve o bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın feveranları tüm Türkiye’de ses getirmeye başladı. Bir yıl önce bu konuda şunları demiştim. 

“…Ne yalan söyleyeyim Rize’mize bir çivi çakılsa ben heyecanlanırım. HES’lerle ilgili ilk haberleri duyunca Senoz’un, Rize’nin boşa akan derelerinin artık devlet kontrolünde değerlendirilecek olması ve köylerini boşaltıp büyük şehirlerin varoşlarında hayat mücadelesi veren hemşerilerimizin kaderlerinin değişeceğini düşündüm. Ve hâlâ da o düşüncedeyim… Elbette ne olursa olsun, nasıl olursa olsun mantığıyla değil…

Yaylalarımızı boşalttık… Köylerimizi boşalttık… ve dönüp geriye bakmadık bile! Boşalttığımız köylerimize bugüne kadar ne katkımız oldu? Hangi yatırımı düşündük, geleceğe dair ne gibi projelerimiz var?...

Evet, ülkemizin olduğu gibi bizim yöremizin de yatırıma ihtiyacı var. Bu ülkenin mühendisine, bürokratına, yatırımcısına, kısaca insanına güvenelim artık!...” (21 Eylül 2008 –Çay Haber)

Ama bugün görüyorum ki, devlet erkini arkasına almış firmalar doğamızı katletme noktasına gelmişlerdir. Ben maalesef yapılan tahribatları resimlerde gördüm. Ama birebir gören arkadaşların anlattıkları, HES’ler konusunda beni yeniden düşünmeye sevk etti…

Tabiatla oyun olmaz ve ona hükmedeceğini sanan insanoğlu aldanış içindedir. İz bıraktığımızı zannettiğimiz tabiatta maalesef en büyük felaketler kapımızı çalmaktadır. Rize’mizde heyelan, sel felaketi vb. tabiat olaylarının nedenlerini yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Yağmurun bol yağdığı bu yüzden topraklarımızın yumuşak olduğu, güzelim ormanlarımızı tahrip ettiğimiz ve üstüne evlerimiz-yerleşim yerlerimizi suyun akış debisine yakın kurduğumuz an felaketlerin acıya dönüşmesi kaçınılmazdır… Uzun vadeli düşünmeliyiz. Bugünü değil yarını planlayarak yerleşim yerlerimizi oluşturmalıyız. Bunu yaparken tek başımıza hareket etmemeliyiz. Bu konuda devlet birimlerinden, konu ile ilgili özel yerlerden yardım almalıyız.

O harikulade coğrafyanın bir insanı olarak Tv’lerde heyelan görüntülerini izlerken içim cız ediyor. Rize’li, hayatında tabiatın hiç değişmeyen ihanetini bilmeden mi yaşıyor? Yaşadığımız coğrafya bizim benliğimizdir, ondan uzaklaşmak da mümkün değildir. Bunu yapamayacağımıza göre, gelişigüzel yapılanmayla hem kendimize hem de toprağımıza ihanet etmemeliyiz. Tabiatı ihmalin karşılığı ektiğimizi biçmek olarak değerlendirilmelidir.

Son sözüm şu olsun: Alacağımız küçük tedbirler ile geleceğimizi biraz daha kontrol altına alma imkânımız olacaktır. Aklımız tüm bu anlattıklarımı en iyi şekilde cevaplamaktadır. Gelecek nesillere daha güzel bir Rize bırakabilmemiz için, devlet-vatandaş-sivil toplum örgütleri elbirliği yapmalıdır. Bu birlikteliğe de mecbur olduğumuzu asla unutmamalıyız. Aksi halde, tabiat ceza kesmeye devam edecektir…   

Görüşmek üzere, Allaha emanet olunuz…. (RİZEM DERGİS / MART 2010)

 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber