Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

İnşallah Cenab-ı Hak canımı da orada alır

Garip, ama gerçek: Çoğumuz köyümüzden ayrı yaşarız, ama hep de orayı özleriz.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 3356
Tarih  Tarih : 25 Ocak 2010, 00:08

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Tabii ki keyfimiz için köyden ayrılmadık. İşimiz, gücümüz büyük şehirlerde olduğu için mecburen keylerden uzak kaldık.
Çocuk yaşta gurbete çıkanlardan biri de Ormancık Köyü, Arekner mahallesinden hemşehrimiz Osman Çakır. İlk okuldan sonra önce Kur'ân kursunda okumuş, sonra iki yıl imam hatip'te. Ve sonunda iş hayatına atılmış. Çalışmış, çalışmış sonunda emekli olmuş. İlk fırsatta köye dönmek istiyor, ama bu da pek mümkün görünmüyor. Osman Çakır'ın son sözü şöyle: "İnşallah Cenab-ı Hak canımı da orada alır." Osman Çakır'la yaptığımız görüşmeyi sunuyoruz:

*Osman Çakır kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?
Rize'nin, Çayeli ilçesi Ormancık (Cutinç, Arekner mahallesi) köyünde doğdum. Çakıroğullarından Molla Nuri Efendinin oğlu olan Muhammed Çakır'ın oğlu Osman Çakır'ım. 1948 doğumluyum. Ormancık köyünde ilkokulu bitirdim. Ondan sonra Kaptanpaşa Kur'ân Kursunda bir müddet hafızlık eğitimi aldım. Allah rahmet eylesin, babam hafızlık yaptırdı. 8 yaprağa kadar hafızlık yaptım, ondan sonra bazı arapça hocalarım "Bu kadarı yeter sana, bundan sonra Arapça oku" dediler. Ondan sonra Arapça okudum. Kısmet değilmiş, hafızlığı bitiremedim. Sonra İstanbul'a geldik.

*Geldiğiniz yılı hatırlıyor musunuz?
Tam hatırlayamıyorum, 1964-65'lerde geldim. Ondan sonra ağabeyim Asaf Çakır, beni imam hatibe verdi. Fatih'teki "İstanbul İmam Hatip"e kaydoldum. O zaman orta kısmına girmiştim. Orada 2 sene kadar okudum. Rahmetli imamın Rahmi (Rahmi İmamoğlu) benim velimdi, o yazdırmıştı o zaman. Ağabeyimin evinde kalıyordum, Cibali'de. Sonra gençlik işte, "Ben okumayacağım diye" evden kaçtım. Hemen işe başladım, güya hayata atıldım. Baban yanında olmadı mı öyledir işte, bazı şeylerden dolayı kaçtım, okumadım.

* Ne işine girdiniz?
O zaman Karaköy'de bir köftecide çalıştım, nafakamı temin etmek için. Yani kaçtım ama sokaklarda kalmadım. Yine geldi buldu beni ağabeyim. O dönemde Karaköy'de bir vakıflar binası vardı, bizim köylüler hep orada kalırdı, ben de orada kalırdım. Rahmetli Ömer ağabeyim falan oradaydı. Ondan sonra rahmetli İmamın Muhammed'in atölyesinde çalışmaya başladım. Marangozluğa başladım, bayağı çalıştım, usta oldum. Ondan sonra ağabeyim bırakmadı, ağabeyimle çalışmaya başladık. Ağabeyimde kalıyordum, ondan sonra ömrüm orada geçti, ağabeyimle beraber çalıştım. Ağabeyim kündekâr ustasıydı. O dönemde ağabeyimle beraber Tempo dergisinde isimlerimiz çıkmıştı. O tip marangozluklar yaptık. Ankara Kocatepe camiisinin tüm ahşap işlerini yaptık, Çayeli Sahil Camiinin kapılarını yaptık, gönderdik. Yani İstanbul'da eski eser üzerine yapmadığımız hiç bir şey kalmadı. Sultanahmet'te Ayasofya'nın kütüphanesini yaptık, Yıldız Sarayı Mabeyn Dairesini hep biz yaptık.

* Kur'ân kursunda hocalarınız kimdi?
Emin Hoca vardı, ama ilk hocam Süleyman Latifoğlu'dur. Ondan sonra Mehmet Okutan arapça hocamız idi. Kaptanpaşa'da daha kurs yokken ben yatağımı aldım gittim, Kaptanpaşa camiisinde müezzinlikde kaldım bir kaç gün. Sırtımızda taşıdık o Kur'ân kursunun taşlarını, kumlarını. Çerçevesi, hiçbir şeyi yokken taşındık oraya. Hatta bir kaç gün camide kaldık. Kaptanpaşa Kur'ân Kursunun ilk öğrenci bendim, kimse yoktu. Orada müezzinlik de yaptım, ondan sonra komşu civardan gelenler başladı.
Bizim dönemimizin öğrencileri gerçekten öğrenciydi yani. Bizim dönemimizde hocamız -Allah selamet versin- bizi gönderirdi köylere, biz vaaz verirdik, bizi böyle yetiştirdiler, Allah razı olsun. Hatta İstanbul'a gelmeme karşı çıkmışlardı, "Gitme bozulursun" diye. Dedim "Ben okumuşum, bundan sonra bozulur muyum?" Keşke gelmeseydim. Ama nasip öyleymiş tabi. Tabii ki orada kalmış olsaydım çok farklı olurdu.

* Siz Arekner'de mi doğdunuz Cutinç'te mi?
Esas anayurdumuz Cutinç'de doğdum. Rahmetli Nuri Dedemi çok iyi hatırlıyorum. Areknere geçtiğimiz sene okula gitmeye başladım.

* "Molla Nuri Efendi" ya da kısaca "Çakeroğlu Nuri Efendi" olarak tanınan dedeniz nasıl biriydi?
Rahmetli dedem o dönemde Senoz'un bir numaralı hocasıydı diyebilirim. Çok güzel Kur'ân okurdu. İnsanlara şifa niyetiyle okurdu. Bir anlamda bizim oranın doktoruydu. Bir yerinde çıban çıkan, yara olan rahmetli dedeme gelirdi. Usturayla, jiletle o yaraları, çıbanları ameliyat ederdi. Onları temizlerdi, sarardı, ederdi. Allah'a şükür maddi durumu da iyiydi. İstanbul'a gelmek isteyenlere yol harçlığını bile verirdi.

* Ezanından, Kur'ân okumasından bahsedilir hep...

Müthiş sesi vardı. Ezanını verirdi, namazını kılardı. Saygı duyulan bir insan idi. O dönemlerde Çakıroğlu'nda dükkân vardı, yandı. İhtiyacı olan Çakıroğlu'na gelirdi.

* Cenazelerde falan Kur'ân okur muydu?
Elbette, o varsa Kur'ân'ı ekseriyetle ona okuturlardı. Kolay kolay kimse Nuri Efendinin önüne geçmezdi.

* Askerlik hatıralarını falan anlatır mıydı?
Yok, ben onları duyamadım. Tabii ki şimdiki gibi onların cemiyetlerine gidemezdik ki, saygı vardı. Biz büyüdüğümüz zaman bile babamızın olduğu kahveye giremezdik. Şimdikiler maalesef baba-oğul kumar oynuyorlar. Mümkün değil, o zaman bu saygısızlık olarak görülürdü.

* Peki Arekner'den okula gidiş-geliş zor olur muydu? Kimler vardı öğretmen olarak?
Benim öğretmenim Hatice öğretmen ve Ahmet öğretmendi.

* Okula gidiş-geliş?
Rahmetli Ömer ağabeyin, amca oğlu Sabri... Hepsi benim okul arkadaşımız.

* Zorluk çekmediniz mi?
Oo, hem de ne zorluk. Rahmetli babalarımız iz vururdu, biz giderdik. Tabii bizim zamanımızda öğrenciler büyüktü. Oynardık, karlarda atlardık, kartopu, birbiri üzerine atlamak... Bazen okuldan kaçardık, Dendemon'den aşağıya kaçar giderdik. Düşünmezdik ki ertesi gün ne olacak? Neredeydiniz dün? Evden yollamadılar? Evden haber gelirdi, yolladık okula. Ondan sonra yerdik bir ton sopa.

* Ne gibi oyunlar oynardınız?
Ateşli oynardık, mendil kapmaca... Ne bileyim, hayat çok güzel geçerdi.

* Peki kışın evlerde akşamları nasıl değerlendirilirdi?
Derslerimiz olurdu, onlarla uğraşırdık. Becerebildiğimizce odun keserdik, bazen arkadaşlar arasında oduna giderdik. Çavuşun Hayreddin, ben... Kızılağaç keserdik, ortak odun ederdik. Ondan sonra alır gelirdik, her işi yapardık.

* Yaylaya gitmişsinizdir?
Gittim, çobanlık da ettim. Fazla hatıram yok, genelde İstanbul'da olduğum için.

* Behure falan gittiniz mi?
Elbette behure gittik. O zaman imamin Yunus dayı, behurun ağası o idi. Para onda var idi, herşey vardı. "İmamun Yunus yaylaya gidecek" denildi mi herkes aynı tarihte behure hücum ederdi. Bambaşkaydı be, bugün o zevk yok. Şimdi araba yolu var, önceden katırlara yüklenirdi. Elbiseleri giyerdiler, paldır küldür herkes yaylaya. Bugün bunlar kalmadı..

* En son köye ne zaman gittiniz?
Kayınpederin cenazesine gittim, Ahmet amcamın cenazesine gittim. Bir hafta kaldım, bu yaz gittim üç gün kaldım. Başka gitmedim. Benim hayatım İstanbul'da marangozlukla geçti. Allah rahmet eylesin Asafağabeyimden çok şeyler öğrendim. Bambaşka bir marangozdu. Bugün de marangozlar var, ama fabrikasyon. Suntayı yanyana getiriyorlar, vida, al sana dolap yaptım. Benim eve yeni bir dolap aldılar. Marangoz kapısını takmasını bilmiyor. Tabii şartlar değişti, şimdi sanatkâr yok. Şimdi o kündekâr kapıları yapıyorlar, görüntüsü sadece, adam press yapmış. Kalıbı kesmiş, koymuş üzerine preslemiş.

* Kündekar kapı nedir? Zorluğu nedir?
Kimse onun taksimatını bile yapamaz. Geçme olacak kapılar, ki çalıştığı zaman çatlamasın. Press yaptıkları çatlar. Ama öbürü çalıştığı için birbirine geçer, çalışır da çalışır. Ne çatlar ne bişe olur. Bugün Kocatepe Camisi hep ondan, Selimiye'den tut, bütün camilere yapmadığımız iş yok. Tophane'de bir çeşme var, onun saçakları da rahmetli Asaf ağabeyimın eserleri. O yetiştirmiş bizi, bize de "böyle yapacaksın" demiş. Şu anda onun ismini devam ettiren yok. Oğlu Ercan aynı sanatı bilir, yapabilir, yapar. Ama hıyarlık etti. İşi kavradı. Aslında basından ileridir, geri değil. Ömer ağabeyimin oğlu Hamit de yapar, bizden öğrendi. Şuanda da yapıyor yani. Ama isterdim ki Ercan aynı mesleği devam etsin, ama dikkatli çalışmadı. Çok iyi bilir, o da yaşlandı artık.

* Uzun dönemde köye dönmeyi düşünüyor musunuz, hedefinizde var mı?
Hep köye gideceğim derim, benim bu hıyarları bi everebilsem gideceğim. Bi ev yaptık, şimdi Muhammedi sözledik, everiyoruz, iki tane hıyar daha var. Onları bi elden çıkarsam çoktan gideceğim de. Ben köyümü çok seviyorum, ama bir türlü gidemedim. Cenab-ı Allah inşallah nasip eder. Şimdi de diyorum bi hacca gideyim, sonra gideyim köye. Kafamda dünyayı bitirmişim. Köye gitmem lazım. İnşallah Cenab-ı Hak canımı da orada alır. (F.Ç.)
*
senozderesi.com haber merkezi

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber