Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Küresel ısınma, Karadeniz'i turizmin yıldızı yapacak

Renkli kişiliğiyle Rizelilerin gönlünde taht kuran, Rize Valisi Kasım Esen, Rize?nin problemleriyle ilgili görüşlerini açıkladı. Kaptanpaşa yolu üzerindeki taş ocakları ve Senoz Yöresinde yapılan santrallerle ilgili soruları da cevaplandırdı.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 1741
Tarih  Tarih : 11 Nisan 2009, 12:50

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

"Rize yaylalarında Yunus Emre gibi dolaşıp, kâinatın sonsuzluğunda abad şerbetini içmek isterdim" diyor.

Rize Valisi Kasım Esen, medyakaradeniz.com görevlisi Dilek Aslan'ın sorularını cevaplandırdı. Röportajı kısaltarak sunuyoruz:

*Sayın Valim, Karadeniz Sahil Yolunun tamamlanmasının bölge turizmi açısından faydası nedir?
Valı Kasım Esen:
Türkiye'de yaz turizmi en gelişmiş turizm çeşididir. Kış, kültür ve konferans turizmi çok gelişmemiştir. Bu nedenle turizmimiz daha çok artan hava sıcaklığı ve yükselen deniz suyu seviyelerinden etkilenebilecektir.

Nasıl ki deprem kuşağında bulunan ülkemizde deprem normal bir olaymış gibi kabullenip ona karşı önlemler almaya çalışılmakta, yarın kurak bir iklim kuşağında bulunan ülkemiz de kuraklığın olağan bir meteorolojik olay olarak görülmeli. Bu nedenle, kuraklığın nedeni "Türkiye yeşile hasret, betonlaşma çok, bu yüzden yağmur yağmıyor? gibi bilimde yeri olmayan demeç ve nutuklar ile de açıklanamaz. Ayrıca kışın Türkiye?de görülen yağış da, Türkiye üzerinde oluşmamaktadır. Küresel iklim değişiklileri gelecekte Karadeniz?i Turizmin yıldızı yapacaktır. Valiliğimiz yeşilin, doğanın, yaylaların korunması için sivil toplum örgütleriyle birlikte Fırtına Havzasının korunması ve Entegre Havza Yönetim projesi geliştirmiştir. Çünkü Fırtına?da 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türü vardır. Anzer?de de benzer bir proje yapılacaktır. İkizdere?de Termal Tatil Köyü kurma çalışmalarında sona yaklaşılmıştır. Rize?de doğa turizmi, kış turizmi, termal turizm ve deniz turizmi entegre edilecektir. Sahil yolu Doğu Karadeniz?de entegre turizm anlayışını geliştirecektir.

*Karadenizli işadamlarının bu bölgede yatırım yapmamalarının sebebi sizce nedir?
K. Esen: Rize ili nüfusuna oranla çok sayıda iş adamı ve siyasetçi yetiştirme açısından Türkiye?nin en verimli bölgesidir. Ancak, iş adamları yatırımlarını genelde Türkiye'nin batı illerine yapmışlardır. Çünkü; iş adamı yatırımlarda kazancı gözetir. Yatırım için sermaye, toprak veya yatırımın yapılacağı alan, ucuz işgücü, ucuz enerji ve büyük pazarlara yakınlık gerekir. Rize gibi illerde ucuz işgücü imkânı bulmak zordur. Rize'de sanayi "pahada ağır, yükte hafif" olmalıdır. Kalkandere'deki organize sanayi buna göre yapılandırılacak, Ardeşen?deki organize sanayi bölgesi ise çevreye duyarlı bir şekilde uzun dönemde yapılandırılacaktır.

Ödenek sorunu yaşanmamaktadır. Rize, organik çaya, doğa turizmine, ihtisas organize sanayi, organize fidan ve bitki üretim merkezlerine dünyanın her tarafına pazarlama yapabilecek insan kaynağı yetiştirme anlayışına dayalı kalkınma modeliyle çağı delebilecektir. Bu sebeple, organik tarım köyleri, bilim köyleri, doğal yaşam köyleri, turizm köyleri Rize'de kurulmalıdır. Kaçkar dağlarının mastır planı, Ovit bölgesinin turizm yönünden değerlendirilmesi, Anzer, Cimil gibi yaylaların tabiat koruma alanı olması, alternatif tıp ve bin bir çeşit çiçek ve bitkiden üretilebilecek koku ve esans, organik bal, Anzer balı, likapa, kivi vb. üretimlerle insan sağlığı açısından önemli gıda sektörü, bölgeye kısmi rahatlama getirebilir. Kârlı alanlar gösterilir ve altyapısı hazırlanır ise Rizeli işadamları yatırımdan kaçınmayacaklardır.

*Çayeli-Kaptanpaşa (Senoz) deresindeki taş ocaklarının çevreye verdiği zararlar için valilik olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
K. E.: İnsanların ve diğer canlıların, doğal kaynaklara yönelik beklentileri çok yönlü; bu kaynaklara yönelik baskılar ile bunların altında yatan nedenler çok sayıda ve karmaşıktır. Doğu Karadeniz havzasında, doğal kaynakların sınırsız ve kontrolsüz kullanımı, yararlanma ve korumaya yönelik dengenin kurulmasını ve kaynakların gelecek kuşaklara ulaşma şansını zora sokar. Havzanın karşı karşıya bulunduğu ve çeşitlilik içeren sorunları başlıcaları şunlardır:

Seller ve toprak kayması. Çevresel açıdan uygun olmayan yol ve altyapı faaliyetleri. Barajlar ve büyük ölçekli hidroelektrik santraller. Doğal çevreye zarar veren taş ve kum ocakları. Yaylalara yönelik kontrolsüz turizm. Yasa dışı avlanma, kanalizasyon ve katı atıklardan kaynaklanan kirlilik, orman alanlarının başka kullanımlara dönüştürülmesi,plansız otlatma.

Bunların çözümü ise; beklentileri karşılayacak ve tehditleri ortadan kaldıracak çözümlerin geliştirilmesi, bütüncül ve katılımcı bir planlama ve uygulama yaklaşımı gerektirir. Bundan böyle, bölgede gerçekleştirilecek faaliyet ve yatırımların kısa dönemli ekonomik getirilerinin yanı sıra yukarıdaki sorunların göz önünde bulundurulduğu uzun dönemli ekolojik maliyetlerle birlikte ele alınması gerekir. Karadeniz kıyısı boyunca birbirine paralel uzanan alt havzaları ilgilendiren kararlar alınırken, sosyal, kültürel, ekonomik ve doğal dinamikler bir bütün olarak incelenmelidir. Valiliğimiz, Fırtına Vadisi ile ilgili çalışmalar yapmaktadır. Güneysu Vadisi, Taşlıdere'de çalışmalar mevcuttur.

Taş ocaklarının çevre kirliliğini azaltmaları için Özel Takip Merkezi İl Özel İdaresinde kurulacaktır. Çayeli'nde çevre sorunları uzun vadede azalan bir eğri olacaktır.

*İlimizdeki bir çok derede olduğu gibi, Çayeli-Senoz deresinde yapılmakta olan HES projesinin doğaya ve çevreye getireceği söyleniyor?
K.E: Hükümetler arası İklim Değişimi Paneline (IPCC) göre 1990 iklim şartlarına göre Türkiye'de bir yılda kişi başına düşen su miktarı 3070 metreküptür. Fakat bu suyun büyük bir kısmı suya ihtiyaç olan yerlerde bulunmamaktadır. İklim şartlarının değişmeyeceğini kabul etsek bile, sadece nüfus artışı nedeniyle 2050 yılında Türkiye?de bir yılda kişi başına düşen su miktarı 1.240 metreküp olacaktır. Artan nüfusumuzla birlikte bir de küresel iklim değişimi sonucu daha kurak bir iklime sahip olacağımız göz önüne alındığında 2050 yılında Türkiye?de bir yılda kişi başına düşen su miktarı 700 ila 1.910 metreküp arasında olacaktır. Bu da şu an Kıbrıs adasında kişi başına düşen su miktarı kadardır. Diğer bir deyişle, değişen iklimi ve artan nüfusu ile Türkiye 2050 yılında iyice su yoksulu bir ülke olabilecektir. Bu nedenle küresel iklim değişiminin su kaynaklarımız üzerine olası etkileri araştırılmalı, su kaynaklarımız meteorolojik şartları göz önüne alarak yönetilmeli ve sınırı aşan suların komşu ülkelerle paylaşımında iklim etkeni de göz önünde bulundurulmalıdır.

Örneğin, ABD ile Meksika?nın sularını paylaştığı Colorado nehrini ele alalım. ABD?den doğup Meksika'dan denize dökülen bu nehrin sularının paylaşımı üzerine yapılan antlaşmada ABD, Meksika'ya vereceği suyun miktarını iklim şartlarına bağlamıştır. Kuraklığın şiddetine göre Colorado nehriyle Meksika'ya verilecek su miktarı azaltılacaktır. Yoksa şiddetli bir kuraklık durumunda saniyede 500 metreküp gibi baraj ve nehirde olmayan veya barajların işletmesini tehlikeye sokabilecek sabit miktarda bir suyu bulup vermek gibi bir sorunla karşı karşıya kalabiliriz. Örneğin, kurak geçen 2000 yılında Suriye'ye söz verilen saniyede 500 metreküp su yerine bazı aylarda saniyede sadece 160 metreküp su verilebilmiştir. Gelecek yıllarda kuraklık artarsa bu miktar daha da azalabilecektir.

Bilindiği gibi, Türkiye?nin Irak ve Suriye ile iki nehrimizin sularının kullanımı konusunda bir antlaşmaya varamamasının nedeni, Irak ve Suriye'nin kayalık alanları bile sulu tarım alanları olarak gösterip ihtiyaçlarından çok daha fazla su talep etmeleridir. Komşularımız ikide bir 'Ankara'nın suların eşit dağılımını garanti edecek? ciddi bir siyasi karar vermesi gerekmektedir? demektedir. Oysaki Suriye, Türkiye'den daha fazla su zengini bir ülkedir? Ayrıca su dağılımı 'siyasi' değil 'teknik' bir konu olarak ele alınmalıdır? GAP projesi dahilinde barajlar yapılmamış olsaydı DSİ eski Genel Müdürü Prof. Dr. Doğan Altınbilek'in söylediğine göre 2000 yılının kurak aylarında Suriye sadece 50 metreküp su alabilecekti. Bu konu teknik olarak ele alındığında GAP güney komşularımız için bir çok fayda sağladığı da görülebilir. Şu an Akdeniz havzasında dağlar mevsimsel olarak karla kaplanır. Dağlarda biriken karlar, kurak geçen yaz aylarında nehirlere ve göllere su sağlayan doğal bir baraj gölünün suları gibi görev görür. Küresel ısınmadan dolayı, kışın akışta önemli bir artış olurken, yazın akış değerlerinde önemli düşüşler olur. Genellikle, düşüşler artışlardan daha fazladır. Sıcak ve kuru havalarda karın erimesiyle akışa geçemeden direkt olarak buharlaşarak (süplimasyon) havaya karışması daha fazladır. Karın buharlaşması Doğu Anadolu ve Kaçkarlar gibi bölgelerimizde son yıllarda çok sık gözlenmektedir. Bazı yıllar mevsim normallerinde kar yağışlarına rağmen nehirlerimizdeki akışın ve baraj bölgelerimizdeki suyun seviyesinin yükselmemesinin nedeni de büyük ölçüde budur.

Sonuç olarak, yağışların bazı bölgeler dışında miktar ve dağılımının düzensiz olduğu, büyük şehirlerde ve tarımsal üretimde suyun kısıtlı bulunduğu, içme, kullanma ve sulama suyu kalitesinin gün geçtikçe artan, sanayi ve diğer çevre kirlilikleri neticesinde düştüğü ve küresel ısınma düşünülürse, ülkemizin kuraklığın şiddetini çok yakın bir zamanda bu günkünden çok daha fazla hissedeceği açıkça görülmektedir. Kuraklığın artması ile şehir ve ülke sınırlarını aşan nehirlerin kullanımı dahil bir çok uluslararası, ulusal ve yerel su kaynağının paylaşımını ve yönetimini daha da zorlaşacaktır. Yukarıda belirtilen sebeplerle Karadeniz?deki tatlı suların korunması önemlidir. Kar yağışı azalacağından derelerdeki su önümüzdeki yıllarda düşecektir. Hayvanların, kuşların su içmesi, küçük çaplı enerji ihtiyacı, bitkilere menba olması açısından HES santralleri kurulabilir.

ÇED raporları HES santrallerini sakıncalı göstermemekte ise de, dereleri kurutacağı bilimsel olarak ispatlanan HES santrallerine izin verilmeyecektir?.

*Sayın Valim son olarak özel bir şey sormak istiyorum memuriyette tayin olmasa sürekli görev olsa Rize'de ne kadar kalmak isterdiniz?
K. E.: ?Görev dışında herhangi bir vatandaş gibi Rize yaylalarında Yunus Emre gibi dolaşıp, evrenin sonsuzluğunda abad şerbetini, içmek isterdim. Görev yaptığım yerlerde gayrimenkul ve servet edinmeyi etik görmemekteyim.

Kaynak: 'http://www.medyakaradeniz.com/habergoster.asp?id=800'
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber