Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Çayeli Dernekler Birliği Başkanı Yılmaz Husrev

İstanbul'da noterlik yapan Çayeli Dernekler Birliği Başkanı Av. Yılmaz Hüsrev senozderesi.com'un sorularını cevaplandırdı.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 4072
Tarih  Tarih : 10 Nisan 2009, 22:15

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Hemşehrilerimize seslenen Hüsrev şöyle dedi: "Çayelili iş adamlarımız Çayelini biraz yanlız bırakmış. Çayelili okumuş/ yazmış insanlarımız Çayelini unutmasın... Çayelinde doğduk, orayı unutmayalım diyorum... Yarın herkes oralara koşacak. Ekonomik şartlardan dolayı insanlarımız buralarda, büyük şehirlerde. Siyasetçilerimiz de Çayeli'ni unutmasın..."

Yılmaz Hüsrev kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Yılmaz Hüsrev, Rize Çayeli Çilingir Köyünde 1950 yılında doğdu. Bir eğitmenin oğluyum. Eskiden, 6 ay eğitim alıp köylerde öğretmenlik yapanlar olurdu, babam da bu şekilde öğretmen olmuştu. Belki de çok şanslı bir çocuktum. İlk senemi babamdan okudum ve babamı ilkokul 1. sınıfta iken kaybettim. (Allah rahmet eylesin. Amin.) Ondan sonra yakınımızdaki köy olan Sefali Köyüne okumaya gittik. 4. sınıfa kadar orada okula devam ettim. Ondan sonra da Çataklıhoca Köyündeki okula gittim ve hayatıma yön veren hocamız Mustafa Kaşıkçı'yla orada tanıştık, ondan okuduk. Onlar bize hayatımızdaki en güzel bilgileri aktardılar. Çayeli orta okulunu ve 1969 yılında Rize Lisesini bitirdim. 1970 yılında İÜ Hukuk Fakültesine girdim. O zamanlar okullarda olaylar vardı ve neticede 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Esasen İstanbul'da kalmayı düşünüyordum. Ancak Kamil Hüsrev ağabeyim İstanbul'a geldi ve "Sana Çayeli'nde ihtiyacımız var" dedi, ben de Çayeli'ne gittim. Ağabeylerim ticaretle uğraşıyorlardı ve ben de ticaretle uğraşmaya başladım. 1981 yılına kadar ticarete devam ettim. O yıllarda 2 yıl tarih öğretmenliği yaptım ve öğretmenliğin ne kadar önemli bir görev olduğunu idrak ettim.

1982 yılında 16 ay askerlik yaptım. Sonra yine Çayeli'ne döndüm.. Bir yol tutmam gerektiğini anladım ve İstanbul'a geldim. Gördüm ki benim arkadaşlarım çok yol almış. Bu şartlar altında Çayeli'ne dönmenin de doğru olmayacağını düşündüm ve burada yazıhane açtım. Noterliğe müracaat ettim ve Ordu Gölköy'e noter olarak tayin edildim. İstanbul'dan ayrılmak kolay değildi. Gölköy'e gittim ve önce noterlik yapmamaya karar verdim. İstifa niyetiyle Ankara'ya gittim. Ancak orada bir arkadaşım 'istifa etme' dedi ve beni ikna etti. Neticede noter olmaya karar verdim. 8.5 yıl Gölköy'de noterlik yaptım.

Şunu söyleyeyim, Çataklıhoca benim için ne kadar önemli ise, Gölköy de o derece önemli. Çünkü orada insanları tanıma fırsatını buldum. Orada, iyi devlet adamlarının ne kadar önemli olduğunu da anladım. Halkla da iyi diyaloğum oldu. 1991 yılında İzmir Torbalı'ya tayin oldum ve 4.5 yıl görev yaptım.

Tekrar İstanbul'a gelince nasıl bir şehir buldunuz?

Tabii İstanbul çok değişmişti. Rize, Çayeli buraya taşınmıştı. Arkadaşlarımı görünce çok sevindim, ama eski gizemli İstanbul'u kaybetmiş olmakla da üzüldüm. Gaziosmanpaşa 6. Noteri olarak görev yaptım. Arkadaşlarım bana köyümün derneğinde başkanlık teklif ettiler. Düşündüm ve 'Biz bu günler için varız' diyerek görevi kabul ettim. Bu şekilde de dernek görevim başlamış oldu.

Derneklerde de iyi işler yaptık. Arkadaşları bir araya getirdik. Birlik ve beraberlikle çok iyi şeyler yapabileceğimizi gördük. Karadeniz insanının büyük şehirlerde yalnızlık çektiğini hissettik. Bu başarılardan sonra olacak ki 2 yıl önce arkadaşlarım beni Çayeli Dernek Başkanlığına davet etti. Bu görevden de kaçmam mümkün değildi. Bu insanlara hizmet etmek için bu görevi seve seve kabul ettim. Ve herkesin yardımıyla bu görevi yürüttük..

Her fırsatta İstanbul'daki Çayeli derneklerinin ayrı ayrı değil de bir araya gelerek daha büyük işler yapabileceğini dile getirdim.. Arkadaşlarım da bu teklife destek verdi ve Çayeli derneklerini bir çatı altında birleştirdik. Bu şekilde bir çatı teşkilatı olarak 11 Aralık 2005 tarihinde Çayeli Dernekler Birliğini İstanbul Fıstıkağacı'nda hizmete açtık.

Bu birlikteliğin ne kadar güzel meyveler verdiğini daha açılış gününde gördük ve çok memnun olduk. Bütün dernek başkanları ve halkın teveccühü bizi memnun etti. Bu şekilde bir dernekler birliği oluşturmuş olduk. Dünyada toplumların gittikçe parçalandığı ve gençliği tehkilerin bekletiği büyük şehirlerde bizim yan yana gelmemiz çok faydalı oldu. Bu bir kuruluş. Faaliyetlirimiz hep birlikte yaptık. İnsanlarımızı yalnızlıktan kurtarmak istedik ve bunu hep birlikte başardık.

Yıllık faaliyetlerimiz vardı, bu faaliyetleri de geliştirdik. Gençlere, öğrencilere de burs vermemiz gerektiğini düşündük. Bu yönde karar aldık ve gençlere burs faaliyetine başladık. Arka arkaya gelen organizasyonlarımızla da güzel faaliyetlere imza attığımızı zannediyorum. Ama önemli olan gelecekdir. Çayelili insanların yüzünün gülmesi bizi sevindirir ve bunun için çalışıyoruz.

Dernekler Birliğinin kuruluşundaki hedefinizle bugün geldiğiniz noktayı karşılaştırabilir misiniz?

Tamamen başardık diyemeyiz. Çünkü hedefe daha çok yol vardır. Ama bir şeyi başardık: Yan yana gelmeyi ve omuz omuza vermeyi başardık. Biz sadece Çayelililer değil, bu toplumun içinde yaşıyoruz ve içinde bulunduğumuz ülkeye de katkılar sunmalıyız. Bunun için de topluma hizmet etmeliyiz. Onun için hedefler bitmez. Başlangıcımız güzel, bir çok sorunları aştık. Ama asla ve asla bu hedefe ulaştığımız anlamına gelmez.

Çocuklarımızın okuması çok önemli. Bir toplumda cehalet varsa bir yere varmak mümkün olmaz. Cehaleti yok etmek lâzım. Onun için inançlarımızda da bu var. Allah 'Oku' diyor. Okumayan Yaradanını bulamaz ve toplum için de zararlı olur. Her şeyimizi kaybedelim, ama gençlerimizi kaybetmeyelim. Her türlü kötülüğün kol gezdiği bu toplumda, çocuklarımıza sahip çıkmalı ve onları okutmalıyız.

İlçemizin de problemleri var. Mesela, taş ocakları ve yeni kurulmak istenen santraller konusu... Bu problemlerle ilgileniyor musunuz?

Şunu söyleyeyim: Biz Çayeli sayesinde buralardayız. Çocukluğumuzda bizim elimizden tutan, sırtımızdaki sepeti taşıyanların annemiz kadar üzerimizde hakları vardır. Bu hakları ödeyemeyiz. Yöremizin bütün insanlarına karşı sorumluluğumuz var.

Biz dünyanın en güzel köylerini, bölgelerini, en güzel denizini terk etmiş ve bu koca metropolde nefes almaya zorlanıyoruz. Bunun sebebi nedir? Elbette insanların ekonomik sorunları var. Çay üretmek yetiyordu, ama artık ekonomik bir değer olmaktan çıktı. Bölgemizde okuyanlar da yeterli değil.

Üzülerek belirtmek gerekiyor ki, bizler o güzel yerleri görebilmek için 10 günlüğüne gidip geri dönüyoruz. Bizim evlerimize bekçilik edenlerin de üzerimizde hakkı var. Bizler, o evlerin kapılarına kilit vurduk. Hayat bir dönüşüm. Nasıl ki şehirlere göçtük, yıllar sonra köylere döneceğiz.

Yarın o yerlerin virane olmaması için şimdiden oradaki insanlara el uzatmamız lazım. Çayeli esnafına da el uzatmak ve yeni projeler geliştirmek gerekir. Tabiidir ki bizim gücümüz buna yetmeyebilir. Ama bizim memleketimizi başkaları düzeltmez. Memleketimize el uzatmamız icap eder. Ben diyorum ki, sadece dernekler arasında değil, dernekler ile Çayeli, Rize ve Karadeniz arasında sağlam bir köprü kurmalıyız. Bu köprüden ekonomik değerler aktarılmalı. Burada okuyanlar oraya gidip oradaki çocuklarımızı okutmalı. Ve de bölgemizi dışardan gelen tehlikelere karşı korumamız lazım. O ter temiz yaylalarımızda medeniyet kötü izler bırakmış. Derelerde pet şişeleri... Ben temizliğin işareti olarak gördüğüm alabalıkların kayboluğunu da hayra alamet saymıyorum. Artık pullu alabalığı derelerimizde görmüyorum.

Taş ocağı konusuna gelince... İnsan ne kadar yaşıyor ki dünyada? İnsan mutlu yaşamalı. Toplumun ve devletin insana zorluk çıkarması doğru değil. Bizim Aşıklar deresinde de taş ocakları vardı. Bu taş ocakları yıllarca o insanların çarşıya iniş çıkışlarını zorlaştırdı. Bu çok yanlış. Tabiidir ki devletin de bu taşlara ihtiyacı vardır, ama o yolların bozulmaması için tedbirini almalıdır. Devlet için 'imkân yok'tur olmaz. Devlet, halkın ayağına hizmet götürmek için vardır. Taş ocakları kapansın demiyoruz, ama tedbir alınsın. İnsanların pantolonları çamura batmasın...

Teknoloji bütün köylerimizi sarıyor. Bunun olumlu ve olumsuz getirileri var. Herkes ister ki, bu enerji açığı kapatılsın... "Bir gün gelecek Anadolu çöl olacak" deniliyorsa o zaman Karadeniz daha itina ile korunmalı. Buralarda yapılan yatırımların götürüsü iyi düşünülmeli. Bir ağaç 50 yılda yetişiyor, ama bir dakikata kesiliyor... Yüce Allah bize bütün güzellikleri bahşetmiş. Onun bize bahşetmiş olduğu güzellikleri yok etmek hakkına sahip değiliz.

Ben, getirilecek olan teknoloji çevreye zarar vermeyecekse, o bölgedeki insanlar istifade edecekse olsun, evet diyorum. Ama her şeyin düşünülerek yapılması lazım. Daha çok para kazanalım diye tabiatı tahrip etmeye hakkımız yok.

Senozderesi.com'u nasıl buluyorsunuz?

Senoz Deresi'ni gezdim, dolaştım. Senoz bölgesi çok güzel bir yer.. Dünya bizim yöremizi tanımıyor. Sahilden gelen Ayder'e gidiyor ama Senoz'un dağlarını, Pohut'u, Palavit'i bilmeyen, Yedi Gölleri bilmeyen bir çok insanımız vardır. Biz de Çayeliler olarak bu bölgeleri tanıtamadık. Ama son zamanlarda yayına başlayan özel TV'ler ve internet siteleri güzel hizmetler yapıyor. Senozderesi.com'a bakınca da çok güzel fotoğraflar ve tanıtımlar gördüm. Açık ve net olarak şunu söyleyeyim: Senoz Deresi bu devlete çok iyi devlet yöneticileri yetiştirmiş. Bu güzelliğin yanına bir de tabii güzellik bahşetmiş Yaratıcımız. Ben o bölgenin insanının çok güzel insanlar olduğunu biliyorum. O dereye daha fazla turistlerin gitmesi için yatırımlar yapılması gerektiğine inanıyorum. Ve bu güzel çalışmalarınızdan dolayı da size çok teşekkür ediyorum.

Hemşehrilerimize bir mesajımız var mı?

Ben bütün insanları seviyorum. İnsanlara hürmet ediyorsanız, bu insanlardan karşılık alıyorsunuz. Bizim yöremizin farklı bir özelliği var: Samimi ve yüzü gülen insanlar. Bölgemin insanını ve gençlerini çok seviyorum. Yılda 4-5 defa gidiyorum. Eskiden denizi çok severdim, şimdi yaylaları seviyorum. Yaylaları gezdim ve oradaki insanların samimiyetini gördüm.

Çayelili iş adamlarımız Çayelini biraz yanlız bırakmış. Çayelili okumuş/ yazmış insanlarımız Çayelini unutmasın... Çayelinde doğduk, orayı unutmayalım diyorum... Yarın herkes oralara koşacak. Ekonomik şartlardan dolayı insanlarımız buralarda, büyük şehirlerde. Siyasetçilerimiz de Çayeli'ni unutmasın... Nedense Karadeniz ihmal edilmiş durumda. Çevreyi bozmadan yatırımlar yapılmalıdır. Dağlara kayak merkezleri kurulabilir... Burada birilerinin öncü olması lazım. Biz daha fazla birbirine güvenmek ve bağlanmak zorundayız. Hep yan yana gelmeli ve bu güzelliklerin Çayelinde kalmasını sağlamalıyız.

...





* Senozderesi.com özel haberidir.

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber