Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Başköy'den Adapazarı'na uzanan macera

Türkiye'nin her yerinde Senoz'lu hemşehrilerimiz var. "Adapaşa Mobilya"nın sahibi (Şadımanlardan) Yaşar Akdağ da Senoz'un Başköy'ünden çıkıp önce İstanbul'a, sonra da Adapazarı'na yerleşen, burada mobilya atölyeleri açan başarılı bir hemşehrimiz.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 4004
Tarih  Tarih : 02 Temmuz 2011, 02:02

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Yaşar Akdağ'ın Adapazarı'ndaki iş yerinde ziyaret ettik ve macerasını dinledik. Uzun söze gerek yok, Yaşar Akdağ'ın dinleyelim:

*Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız. Yaşar Akdağ kimdir?

Rize, Çayeli ilçesi Senoz köylerinden, Başköy’den 1960 doğumlu Şaban ve Asiye Akdağ'ın (Şadiman Şaban’ın) oğluyum. Hortun Mehmet var, dayılarım olur. Gobocidden. Gümrükçü Mustafa da dayımdır. İlkokulu köyde okudum. Bir kısmını Cutinçte, (Ormancık Köyü) bir kısmını Cağak'ta (Uzundere Köyü) okudum. İlkokul arkadaşlarım çok var. Hocoğuli Suleyman, onlarla biraz da akrabalığım var, benim kankim olur. Şu anda kulakları çınlasın, özledim onu. Evine giderdik kalırdık, onlar gelirdi bize, kalırlardı.

Ortaokula Kaptanpaşa'da başladık, ama bu konuda başarılı olamadık. Hem okulda okuyor, hem de Kur'ân kursunda kalıyorduk, hafızlık yapıyorduk. Hocamız bir akşam "Dersini yapamayanı falakaya yatıracağız" dedi ve o akşam ben kurstan kaçtım. Gittim köye, babam zorladı, bir daha kursa gitmem dedim. Emin Hoca (Emin Gemici) babama söylemiş, gelsin Arapça okusun diye. Ben bir defa korkmuştum bir daha gitmem dedim kursa. Okulu da bıraktım bu sebeple.
O sıralarda Hacıahmetin Ahmet amca gurbete geliyordu. 12 yaşındaydım. Verdiler onun peşine gönderdiler beni gurbete, yani geldim İstanbul'a. Karaköy’de Terzi Hüseyin'in fırınına geldim. Tererenk'ten Hüseyin Kasar orada şofördü. Orada kalmaya başladım, bana sahip çıktı. Pasacılığa başladım, sonra aldı beni muavinliğe, 6 ay orada fırında çalıştım. 6 ay sonra dedim ki, "Ben buraya sanat öğrenmeye geldim." Neticede beni Boğazkesen’de bir mobilyacının yanına işe koydular. Mobilyada çalışıyorum, akşam gelip fırında kalıyorum. Yabancı ustanın yanında çalışıyorum. Ondan sonra Hacımusanın rahmetli oldu, Yunus ve Muhammet amca, (Muhammet Dilmen) amcaoğlu bizim Hasan, Muftinun İsak onlar Fatih'de onların yanında çalışıyorlardı. Bana da dediler ki "Sen de buraya gel, beraber çalışalım." Ben de gittim oraya çırak olarak başladım.

Ondan sonra Müftünün Dsman da geldi çırak olarak. Ben amcaoğlu Hasan'la beraber başladık çalışmaya. Allah razı olsun, Muhammet amca bize yorgan yatak aldı, orada yatıyorduk akşamları. Neticede zaman geldi üstümüze kar da yağdı. Bir gün amcaoğluyla uyandık üstümüzde resmen kar var. Geçti o günler, 3 sene bilfiil orada, Fatih'de çalıştım.

3 sene sonra gittim memlekete, dönüşte, Muhammet amca diyorki "Bu çocuğun haftalığına zam yapalım." Bizim rahmetli Yunus amca kabul etmiyor. Muhammet amca da "Ben cebimden size vereceğim" diyor. O zaman 100 lira haftalık alıyorum, Muhammet amca da "50 lira cebinden vereceğim" diyor. Muhammet amcaya dedim ki, "Bana 350 lira teklif ediyorlar. Ben artık başka yerde çalışacağım."
Yaşımız 17’ye gelmiş, sanatkâr olduk ama para kazanmamız lazım. O zamanın parası 150 lira çok az geliyor, neticede bize istediğimiz parayı vermediler. Giresunlu bir ağbi, daha doğrusu ilk çıraklığa başladığım yer duymuş beni, teklif etti 450 lira. Azmi dayım 350 lira verecek, Giresunlu 450 lira verecek. Ben 450 lirayı kabul ettim. Başladım, bir hafta 450, ertesi hafta 475, ertesi hafta 500, daha sonraki hafta 550... Böylelikle haftalığım devamlı artıyor. Dükkânda kaldığım için, akşam kahvem yok, içkim yok, boş kalmayım diye dükkânda kalan işleri bitiriyorum. Patronum da çok çalışıyorum diye haftalığıma devamlı zam yapıyor. "Oğlum çalışma bu kadar, biraz dinler" diyor. E, ne yapim çalışmaktan da zevk alıyorum. Çalıştıkça para da veriyor ya ben de zevkli çalışıyorum.
Neyse geldik 550 lirayla devam ediyoruz, başka bir yerden teklif geldi. Hurem Osman var, paraholden, onlar bir yerde çalışıyorlar. Bir Ermeni patronun yanında çalışoyor, teklif geldi. Biz çıraklıktan direk ustalığa çıktık, sanatı kazanmam lazım, bu adamı da bırakıp gidemiyorum, rica ettim Giresunlu ustama, "Ben ustalığımı ilerletmem lazım. Dekor yapılan bir yerde çalışmam lazım" dedim. Tamam dedi aldığımız siparişleri teslim edelim, git dedi.

Gittim orda çalıştım fakat fazla sürmedi, orada anlaşamadık. Tekrar Giresun’lu ustamın yanına döndüm. Devam ettik orada.
Bu arada babam kız istiyormuş bana, Parahol'dan (Yenice Köyü) Poseçi Ahmet'un kızı. Bizi çağırıyor, biz gitmiyoruz evlenmeye. İstanbul'a geldi babam. Biz yine evlenmek için gitmedik. Dayım da benden taraf oluyor. En sonunda babam, "Evlatlıktan red ederim" dedi bizi köye götürdü. Evlendirdi bizi, ondan sonra geldik, o işler bitti. Geldik İstanbul Haznedar'da orda bir arkadaşımız vardı, dükkân açmıştı, gittik onun yanında çalışmaya başladık. Biraz çevre edindik, sanatımız da biraz ilerledi. Askerlik zamanı geldi.

*Dükkân açma fikri ne zaman doğdu, ilk nerede dükkân açtınız?

Tabii maceramız uzun. Askere geldik, Adapazarı’na. Bölük komutanımız dedi ki, "Marangoz var mı?" Ben "Var" dedim, elimi kaldırdım. Koskoca bölükte bir ben el kaldırdım. Gel bakalım dedi, gittik yazıhanesine. Tümen komutanı mobilya yaptıracakmış kızına. "Yapabilirmisin?" dedi. "Yaparım komutanım" dedim. Götürdüler bizi tümen komutanının evine. Gittik, "Burada baba oğuluz" dedi. Hanımı da "Bana anne diyeceksin" dedi. "Tamam anne" dedim. Katalog almışlar kızı beğenmiş, "Bunu yapabilir misin?" dedi. "Yaparım" dedim. "Malzemeyi istediğin yerden alabilirsin" dediler, verdiler yanıma birisini. Gittik Düzce'ye malzemeyi aldım, bana bir sivil atölye gösterdiler, burada yap dediler. Komutanın kızının mobilyasını ve yatak odasını yaptım. Komutanımız edi ki "Oğlum, benim Ankara'da bir boş dairem var. Bu dairem yapılacak." Gittik ölçü almaya, aldık ölçüyü, kâğıt üstünde askerim, sürekli izinli diye bir kâğıt vermişler, sivil olarak çalışıyorum. Yanıma da bir çocuk verdiler, kalfa gibiydi, yanımda usta oldu. Soy adı Akıncı idi komutanımın, beraber emekli olduk. O emekli oldu, benim de terhisimi koydu cebime.

Ben Ankara'daki evin malzemelerinin montajımı yaptım, bir haftada bitirdim montajı. İşim bitti, komutanın hanımı bana dediki, "Git traş ol, ama bıyıklarını kestirme" dedi. Ben dedim ki "Ben askerim. Komutanım kızar." Yok, oğlum, kızmaz, benim dediğimi yap dedi. Gittim traş oldum, bıyıkları bıraktım. Akşam paşa eve gelince yemekte "Paşa, görmüyorsun askerini" dedi. Paşa da "yakışmış yakışmış, aferin" dedi. İzin kâğıdını verdi, ister İstanbul'a git, ister birliğine git dedi. Çıkarttı o zamanın parası 15 lira da para verdi. İyi para. O arada "Öğlum benden bir şey istiyor musun?" diye sordu. Dedim, istiyorum. Sakarya'da çok büyük çevre edinmiştim. Dedim ki, Vasfi  Şenol vardı ona söylesen, (Vasfi amca dediğimiz çok zengin birisi) ben Sakarya'da mobilya atölyesi açacağım, bana destek olsa iyi olur. Tamam dedi, verdi telefon numarasını git yanına, ben de ona telefon edeceğim dedi. Geldim Vasfi amcanın yanına. Ne demek oğlum dedi, yardımcı olurum dedi. Ben bu arada askerlik yaparken sivil olarak çalıştığım atolyeye helalleşmeye geldim. Patronum dedi ki "Bbenimle çalışır mısın?" Ben de İstanbul'a gitsem geçinmek zor, orada herşey pahalı. Burası ise uygun. Orada çalışmaya başladım. Tabi biz sonradan kardeşimizi de getirdik, Ali biraderim İstanbul'daydı. Onu oradan getirdik. Muhammed'i getirdik. Toplandık buraya.

1986 yılında nasip oldu burada dükkân açtık. 1986 yılından bu yana işyeri olarak mobilya olarak, keza biraderlerle ayrılarak birleşerek bu işleri yaptık. 1999 depremi bizi tamamen bitirdi. İki atölyemiz vardı, bir doğrama, bir mobilya atölyemiz vardı. 4 katlı binamız, 6 daire, altta dükkân vardı. Bir dükkân da ayrıca vardı. Depremde bunların hepsi yıkıldı. Depremde bir de Muhammet kardeşimin kızı vardı, 8 yaşındaydı o da vefat etti. Tamamen çöktük. Aldığımız siparişler vardı, isteyenlere yenisini yapmamız gerekiyordu. Parasını isteyenlere parasını iade etmemiz gerekiyordu. Biraderlerim dedi ki, "Biz artık Adapazarı'nda kalmıyoruz." Onlara İstanbul'da Bulgurlu'da dükkân açtık, buradan 2. el makine bulduk, depremden 1 ay sonra mobilya işine, İstanbul'da biraderler başladı. Ben de burada bir atölye açtım hemen çalışmaya başladık, neticede mal yerine geldi ama can yerine gelmiyor. Kızımız şimdi 20 yaşında olacaktı. Allah'a şükür her şeyimiz var şimdi. Huzur da var, sadece kızımız yok. Netice Yaşar Akdağ'ın hayatı bu.

*Firmanızın ismi olan "Adapaşa"daki "Paşa" nerden geldi?
Birkaç sebeple bunu seçti. Şimdi bir, askerlik yaparken bir paşa bize yardımcı oldu. Bir de biz ilk dükkânı "Kâzım Paşa caddesi"nde açmıştık. Bir de biliyorsunuz, bizim Senoz'da "Kaptanpaşa" var. Bütün bu 'paşa'ları birden kullanmak istedik. Paşa bize burada dükkan açmamıza sebep oldu, Kâzımpaşa sapağında dükkân açıyoruz, Kaptanpaşa da nahiyemiz. O zaman dedik o kadar paşa var, paşa koyduk adını. Diyorlar ki, paşayla ne alakan var? Paşa Mobilya diye isim hakkı almak istedim. Ama öyle bir isim varmış daha önce. Biz de Ada Paşa diye tescil yaptırdık. Ada’yı küçük yazdık, herkes bizi paşa mobilya biliyor.

Çocuklarımız burada evlendi, iki kızım var evli. Birader, burada kızını evlendirdi. Mezarlıklarımız burada. Şimdi ufak kızıma soruyorum "Adapazarlıyım" diyor. Adapazarı’nda doğup büyüdükleri için öyle diyorlar. Ama burada gerçek söylüyorum, çok fazla hemşehrimiz var.

Atölyeyi ilk açtığımız zamanlar her türlü sipariş yapıyorduk, sonra sonra "Vizyon Mutfak" şirketini kurduktan sonra çocuklar dediler ki, "Toptan işine girelim," ona da başlayacağız. Parakende yerimiz burası. İstanbul Kaynarca’da toptan satış yeri düşünüyoruz, orada araştırma yapıyoruz şu anda.

*Senoz'la, köyle aranız nasıl? Tatillerde gidebiliyor musunuz?

Köyü çok seviyoruz ama fazla gidemiyoruz. En son köye kadastro geldiğinde gittim. Ondan 3 sene önce bir daha gitmiştim, köye fazla gidemiyoruz. Ufak oğlum çok sever köyleri. Her yaz, köye gitmek kavgası olur.
(Görüşen: F.Çakır, Y.Çakır)
*
senozderesi.com haber merkezi
























Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber