Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

"Beyuk gatneri"li günlerden ibretli hatıralar

Genç Senozlular, geçmişte Senoz'da neler yaşandığını pek bilmez. İşin doğrusu neler yaşandığını bilmek istese öğrenebileceği bir kaynak yok.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 4293
Tarih  Tarih : 16 Haziran 2011, 00:07

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Dedelerimiz, babalarımız anlattıkları da unutuluyor. İşte, Senoz'un eski adıyla Cağak, yeni adıyla Uzundere Köyünde yaşamış Emine Temurci teysenin anlattıkları bu bakımdan önemli. Hepimizin ibret ve ders alması için bu hatıraları sizlerle paylaşıyoruz. Bu güzel sohbeti gerçekleştiren 'muhabirlerimiz' Vildan Çakır ve Meryem Şahin'e de çok teşekkürler...

*Emine teyze, bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Senoz'un Uzundere Köyünden Emine Temurci. Eski adı "Cağak" olan köydenim. Daha doğrusu bana "Kösenin Emine" derler. 63 yaşındayım.

Emine teyze biraz eski günlerdene bahseder misiniz? Mesela, düğününüzden başlayabiliriz.

Eskiden düğünler şimdiki gibi olmuyordu. Hediyeler, takılar şimdiki kadar çok çeşitli olmazdı. Para hediyesi hiç olmazdı. Düğüne gelenler gelinin başına eşarp atarlardı. O eşarplar yığılınca yenge olan gelir alır, 'latgah'a atardı.  50-60 tane olurdu o hediyeler. Biraz hali vakti olan yüzük de takardı. Bilezik de takan olurdu, ama ben görmemişim. Bana takılmadı. Ama 9-10 tane yüzüğüm vardı. "Haçkoğli yüzüğü" vardı gözü kırmızı o zamanlar. Bana da ondan takılmıştı.

*Gelinlerin kıyafeti nasıl olurdu?

Silecek denilen bir örtüyle başımız örtülürdü. Yüzümüzde de peçe olurdu.  

*Düğünde başka eğlenceler olur muydu?

Mesela düğünde gelin oturduğu zaman hemen kucağına bir çocuk verirlerdi. Çocuğun ayağına bahşiş niyetli çorap giydirilirdi. Düğüncüler teker teker gelmeye başlardı. Önce kaynana ile kaynata (kayınvalite, kayınpeder) gelirdi. Öyle şimdiki gibi erkek kadın karışık düğünler olmazdı. Kadınlar erkekler ayrı ayrı eğlenirdi. Akıllı horon olurdu. O zaman terbiye vardı. Şimdiki gibi çekinmemezlik yoktu. Uzak köylere kadınlar düğünlere gitmezlerdi. Mesela bizim Peraston'dan (Uzundere'nin bir mahallesi) Mahmutoğlu'na (Ormancık köyünün bir mahallesi) kimse düğüne gitmezdi. Şimdi, cümbür cemaat giderler; kundaktaki çocuğu bile götürürler.

*Düğünlerde yemek verilir miydi?
"Magar sofraları" kurulurdu. Beyuk gatneriylen (gatneri: büyük kazan) çilbur (süt huslaması), komposto, yoğurt, lahana çorbası, vs yemekler olurdu. Ocak kenarlarında sahan muhlamaları olurdu.

*Yemekten sonrası nasıl olurdu?
El öpmeler olurdu. Öyle çok yabancıların değil ama. Baldızlar, kayınlar, kaynata, hâlâ  gibilerin eli öpülürdü. Elini öptüğün kişiye de "vergi" denilen hediyeni vereceksin. Nikâh da herkes dağıldıktan sonra kıyılırdı. Düğünün ertesi günü gelin kıyafetiyle, silecek başındayken gelini yengesi ahıra indirirdi. Beğendiği 'seğer'lerden bir tanesinin bağını çözüp bağlardı gelin. Ben daha bir haftalık gelin iken "bir har odun" (bir yığın odun) taşımışım. Sabahları gelin kaynanadan önce kalkardı. Ateşi yakacaksen. Eski kaynanalar divanların diplerine mısır tanesiyle lobiye (fasulye) tanesi atarlerdi. Bakalım gelin uleri beri alıp temizleyecek mi diye! Benim kaynanam da yapmıştı. Ben tertemiz aldım beri, topladım. Kaynanam yaptığımı görünce kaynatama, “Ahmet, görürsün bu olacak (bu gelin iyi olacak anlamında)” demişti. Sabah kalkınca hen evel kaynana kaynata odaları düzeltilirdi. Kaynana yapacağın işleri derdi. Sen onları yapardın. Git tavaya yağ koy, turşiyi isit, dağa git gibi...
Bişey lazım olduğunda kaynanaya derdin, o gerek görürse alırdı. Mesela bir etek almak istedinse önce kaynanana derdin o alırsa alınırdı. "Buna gerek yok" derse eğer alınmazdı. Ama herkes böyle değildi.

*Köy işlerinden bahsedelim biraz da.

Aherde on tane seğer olurdi. Onların işleri yapılacak. Çayirler kazilecek, iki türlü kahoni (çapalama) olacak. Çocuğun varsa kaynana bakardı. Sen ölsen de kalsan da o işleri edecektin.

*Yayla hatıraların vardır illaki. Biraz da onlardan anlat.

Behure gidilirdi. İpek elbiseler giyilirdi giderken. Eşarbın elbisen ipekten, ayağında yüksek topuk lastikler olurdu. Siyah iskarpin olurdu. Kalabalık milletle gidilirdi 50-60 kişi. Heyelik'ten (Şemkoğut yaylasına gidilen yol) beri dizelduk mi tabanca atmak kiyamet gibi o şenlukta çok güzel olurdi. Kaymak muhlaması da yaylada sarardi. Gezmek da yaylada sarardi. Başka gezmeklerumuz olmazdi. Urelere sevdaluk da çok olurdi. Sevdaluği yaylada edeceksen.
Yaylada 7-8 tane sağılan seğer olurdi. Onların sütü, yoğurdu, yağı, peyniri edilirdi. Herşey doğal olurdi. Böyle hastaluklar yokidi. Çalışmak çok idi. Uykusuz da kalırdık. Sabah karanlıkla kalkar, kübre eğratluğuna (imece) giderduk. Gelurdum eve, elime biraz ekmek alır gene eğratluğa giderdum. Eğratluktan geldukten sonra da evun işlerini ederduk.

*Sizin yaylanız hangileriydi?

Pelat, Şemkoğut, Pilunçut.
Bizden eskiler bizden çok çekmiş. Benim kaynanam çok yoksulluk çekmiş. Biz ona kıyasla çok daha iyiydik. Yemekten hiç darlık çektiğimizi bilmem. Ama giyim çok bulamazdık. Ama eşimden Allah razı olsun. Bir kez olsun kahveden gelsin diye beklemedim. Bir gün olsun evde boş oturmadı. Namazında çalışmasında bir insandır. Hiçbir zaman bu adamdan bana bir keder gelir diye endişem olmamıştır. Ama gelgelelim ben de bu güne kadar bir kez olsun onun sözünden dışarı çıkmamışımdır. Halen daha bir yere gidecek olsam mutlaka sorarım. O da bana sorar. Evliliğin temeli bu sormaktır işte. Aileyi bağlayan bu sormaktır. Bir kadın istediği her şeyi kocasına yaptırabilir. Kocasını her türlü kandurur. Kanduremiyen kari heyvondur zati. Ama kadın kısmı da kocasına saygıyı eksik etmeyecek. 17 sene hiç çarşı yüzü görmedim ben. Kocam çalışırken, evi için uğraşırken ben çarşı pazar gezsem olur miydi? Her şey beraber olacak. Zorluk da, rahatluk da.. Hâlâ bile uğraşurum. Bahçelerim var. Hastayım, ama hala çalışmadan duramam. Tembel insanı sevmem. Bu hertlak (boğaz, yemek) varsa çalışmak da olacak. Öyle "kaynanam çalışıyo diye ben yan gelip yatayım" olmaz. O ettiği kadar sen de elinden geldiğini yapacaksın.

*Kaç gelinin var. Gelelim o konuya..
 
3 tane gelinim var. Hepsi dinini diyanetini bilir. Bu gün ölsem arkamdan çoluk çocuğum hep Kur'an'ımı okurlar. Uşaklarumdan daha da iyidir, gelinlerim. Hepsinden Allah razı olsun. Kötü laflı değildir hiçbiri.

*Son olarak söyleyecekleriniz var mı?

Eski hikâyelerin sonu gelmez. Sabaha kadar anlatsam anlatılır. Kimse hayatından isyan etmesin. Her zorluğun sonunda mutlaka kolaylığı da vardır. Halumuza şükretmek lazım..

-Teşekkür ederiz.
Bu görüşmeyi Vildan Çakır ve Meryem Şahin, www.senozderesi.com adına Çayeli'nde (Mayıs 2011'de) gerçekleştirdi. Onlara da teşekür ederiz.
*
senozderesi.com haber merkezi


 
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber