Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Mapavri'den Sarıkamış Dağlarına

Okunma  Yazar : E.Sonnur Özcan
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 2003
Tarih  Tarih : 24 Ocak 2012, 00:38

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Çayelili insanlar arasında benim gibi büyük büyük dedelerinden Sarıkamış’ta donmuş bedenini bırakarak şehit olanlar pek çok olmalı… I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Kafkas Cephesi’de  bir felâkete dönüşen Sarıkamış Hârekâtı’nın yıldönümünde o koca yürekli, cesur dedelerimiz, olayın geçtiği Kars ilinde resmî törenle doksan yedinci kez anıldılar. Ben fakîre de eli kalem tutan torunlardan olarak, dedelerimin ruhlarını şâd etmek üzere buradan, onların bildiğim hikâyelerini paylaşmak istedim…

Muhakkak ki yazdığımız her cümle hep eksik kalacak; onların trajedisini hiçbir zaman tam olarak anlatamayacak.  Öyle de olsa o güzel insanların hikâyelerinin, bizdeki o eksik halleriyle dahi, anlatılmasının, paylaşılmasının, gelecek nesiller için birer mesel'e; efsâneye dönüşmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyorum…

Benim ailemden Sarıkamış’ta canını vermiş –tespit edebildiğim– tam dört yiğit bulunuyor… Bunlardan ilki Annemin dedesi, yani babasının babası Kasar İsmail Efendi... Seferberliğe gittiğinde henüz yirmili yaşlarının başındaymış… Küçük dayımın anlattığı fotoğraf şöyle: Bir  sabah erkenden kalkmış, daha yirmi günlük olan rahmetli dedemi kundağında öpüp kokladıktan sonra eşiyle ve diğer iki çocuğuyla vedalaşarak köyün diğer şehit adaylarıyla birlikte evinden uzaklaşıp Erzurum’a doğru yola çıkmışlar. İsmail dedemle ilgili bundan gayrı tek haber, Sarıkamış’ta şehit düştüğü… Geçen yaz nüfus dairesinden aldığım kütük dökümünde adının karşısında da “Sarıkamış Şehidi” yazıyordu… İçim burkuldu… Kim bilir o dağlarda neler yaşadı? Ne duygular ne acılar içerisinde ruhunu teslim etti? Allah ganî ganî rahmet eylesin…

Anemin annesinin babası, ikinci İsmail Dedemiz de Sarıkamış şehididir. Onun hakkında bildiğim tek şey, Kaptanpaşa merkezdeki Haliloğulları ailesinin/evinin tek oğlu olup henüz bir çocuk sahibi, yeni evli bir genç adam olduğu… O da genç eşi Rasihe’yi ve tek kız çocuğunu bırakıp Kafkas cephesine gitmiş. Yıllar sonra ulaşan tek haber şehit düştüğü olmuş…

Ailemizin üçüncü ve dördüncü Sarıkamış şehitleri, rahmetli babannemin erkek kardeşi Dursun Dayımız ve çok sevdiği ilk eşi Sâlim Efendi’dir… Güzel babannem çok kıymetli ilk eşiyle yeni evliymiş. Küçük bir de kızları varmış. Babannem ölene kadar eşiyle ayrılma sahnesini hiç unutmadı; hepimiz onların acıklı hikâyesini biliriz… Evlerinin ahır kapısında Sâlim Dede, babanneme, seferberlik ilân edildiğini; dolayısıyla harbe gitmek zorunda olduğunu söylemiş. Babannem, eşinin bu sözü karşısında nasıl bir cevap verdiğini hiç söylemedi… Belki de susarak anlatmıştır acısını… Ama şunu, üstüne basa basa anlatırdı: Sâlim Dede elini yüreğinin üstüne koyup, kaldırıp sessizce, “ne yapayım, ne yapayım!…” demiştir. O, bu dramatik tepkiyle, esasında bu mecburi ayrılığı  hiç istemediğini sevgili eşine öyle bir anlatmıştı ki bitanecik Babannem bu sahneyi asla unutamadı…

Babannem, yıllar yılı eşini beklemiş. Şehit haberi geldikten sonra dahi babasının evine dönmemiş. Sonra, belki, daha büyük bir felâket daha yaşamış: 9-10 yaşlarındaki güzel kızını da kaybetmiş. Adı Fatma’ymış. Onu da ölene kadar hiç unutmadı Babannem. Hep anlattı, ağladı ona… Hatta acısını azaltmak için olacak, dedemle evlendikten sonra doğurduğu ikinci kızının ilk adını da Fatma vermiş.  Babannem kızını kaybettikten sonra da inatla babasının evine dönmemiş. Halacığım anlattı: Babannemin babası bir molla (Molla Ahmed Efendi; dönemin bilim adamlarından) annesi ise çok bilge bir kadınmış; Büyük Büyük Babannemiz kızını almaya gider gider, ona nasihatler ederek evine dönmesini sağlamaya çalışırmış; ancak bir türlü ikna edemezmiş. Babannemin kızının da vefatından sonraymış; yine gitmiş Büyük Büyük Babannemiz. Bakmış ki durum aynı: Babannem, Sâlimi’nin evini terk etmek istemiyor… Şu mealde bir söz etmiş: “Kızım, ayaklarını dayayarak gökyüzünü üzerinde tutamazsın; gücün yetmez; bırak her şey kendi doğasında ilerlesin!..” Bunun üzerinde Babannem Sarıkamış şehidi kocasının eşini bırakıp babasının evine dönmüş. Daha sonraki yıllarda dedem babannemi zorla kaçırarak onunla evlenmiş. Ki o da ayrı bir trajedidir!...

Dördüncü Sarıkamış şehidimiz, babamın dayısı; yani babannemin kardeşi Dursun Efendi. Onun hikâyesi iyice iç burkucudur… Dursun Dede de yeni evli ve bir çocukluyken Sarıkamış’a gitmiş. Yine güzel Halam anlattı: Dursun Dede cepheye varıp durumu görünce bu harekâttan bir sonuç alınamayacağına kanaat getirmiş ve kaçıp evine dönmek istemiş. Kar boran içerisinde saatlerce, günlerce dağlarda yürümüş. Ve elbette ki çok yorulmuş ve çok acıkmış. Yol üzerinde bir çobanla karşılaşmış ondan yiyecek bir lokma istemiş Dursun Dede… Çoban, “sen burada beni bekle, eve gidip sana bir şeyler getireyim” demiş. Dursun Dede yiyecek bir iki lokma yeyip yoluna devam etmeyi beklerken karşısında birden askerleri görmüş. Toplayıp tekrar Sarıkamış’a götürmüşler Dursun Dede’yi… Ve maalesef ki Allahuekber Dağlarında donarak can vermiş...

Son olarak şunu anlatmak isterim: Dursun Dedenin eşi, yıllar yılı dönüp gelince ayaklarını sıcak tutsun diye ona çoraplar örmüş. Sorana öyle söylermiş: “Dursunum gelecek ya… ona örüyorum…” Şehit haberi gelmiş; o hâlâ devam etmiş kocasının ayaklarına çorap örmeye… Yüzlerce, belki binlerce çorap örmüş Dursun Dede için… Ve nihayet o da bir gün başkasıyla evlendirilerek, sevdiği adamın Erzurum yaylalarında donarak öldüğü acı gerçeğini anlamak zorunda kalmış…

Kimbilir, o zamanın Mapavri’sinin köylerinde daha ne acıklı Sarıkamış hikâyeleri vardır… Ne türküler, ne destanlar, ne ağıtlar yakılmış; ne gözyaşları dökülmüştür onlar için… Allah onların mekânlarını cennet ettiğini ve bizler göremesek de aslında aramızda ve diri olduklarını söylüyor… Hepsinin o güzel elerinde teker teker öper,  alnıma yükseltirim... Sizleri çok seviyoruz…  Ve asla unutmayacağız, unutturmayacağız inşallah!...
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber