| |||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir | |||||||||||||||||||||||
SENOZ'UN SESİHABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Gözleri görmüyor, ama hem mutlu ve umutluSenoz'un en uzak köylerinden biri olan Uzundere'li (Eski adı Cağak) hemşehrimiz Muhammet Ümit, 25 yıldır gözlerini kaybetmiş bir hemşehrimiz, ağabeyimiz...
Bir hastalık neticesi gözlerini kaybetmiş, ama ne ümidini, ne de neş’esini kaybetmemiş. Vaktinin çoğunu çocuklara ders öğretmekle değerlendiriyor. Bunu hem Çayeli’nde, hem de kış aylarında geldiği İstanbul’da severek yapıyor. Hemşehrimiz Muhammet Ümit’i, herkesin bildiği “Momoş”u İstanbul Halkalı’da ziyaret ettik ve sizin için görüştük. “Momoş”un anlatacağı çok şeyler vardı, biz de dinledik ve sizlere aktarıyoruz. *Önce sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Muhammed Ümit? Ben, Çayeli Uzundere Köyünden (eski adı Cağak ya da Peraston) Muhammet Ümit. 5 Şubat 1955 doğumluyum. Nüfus kâğıdına göre böyle. İlkokulu Uzundere Köyünde bitirdim. Erzurum’da Şükrü Üstündağ’ın otelleri vardı. Babam da orda çalışıyordu. Ben de Ortaokulu 3 ay Çayeli’nde okuduktan sonra (12 yaşındayken) Erzurum’a gittim. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudum. İlk sene üniversiteyi kazanamadım. İkinci sene Ankara Devlet Mühendislik Fakültesi, Kimya Bölümünü kazandım. 1978 yılı, anarşi dönemlerinin tam şiddetli olduğu, okula devam etmenin zor olduğu yıllar idi. Okuldan uzaklaşmak zorunda kaldık. O arada hastalandım gözlerimi kaybettim. Daha sonra da mecburen okumayı bıraktım. Aşağı yukarı 25 senedir ışığı seçebiliyorum, o kadar. *Bir anda mı gözleriniz görmez hale geldi? Nasıl başladı hastalığınız? Üniversite 2. Sınıfa kadar problemim yoktu. Gözlük falan da kullanmıyordum. Bir ara gözüme kanama geldi, bozdu gözlerimi. Ankara’da göz bankası hastanesi vardı. İlk ameliyatı orada oldum, gözüm açıldı çok sevindim. Trabzon’a bir doktora götürdüler beni, birader ve eniştem vardı, doktora gittik, ismi hâlâ hatırımda: İbrahim Bölükbaşı. İçeri girdik yazıhanesine, oturduk bekliyoruz. Ben hiç kimseyle konuşmuyorum, moralim bozuk, konuşma isteğim yok. “Nasıl yaşayacağım?” diye düşünüyorum, kendi kendime soruyordum. Yaşım 23-24 civarında. Sonra şu da beni özüyor, çevremin benden acayip beklentisi vardı, ne yapayım diyorum kendi kendime. Az çok çevremin etkisiyle, yurt dışından bile arayıp soruyorlar, “İsviçre’ye götürelim, Rusya’ya götürelim tedavi için araştıralım” diyorlar. Böyle bir hal yaşıyoruz. Kendimi oyalamak için, öğrenciler var, onlarla yavaş yavaş ders çalıştım, onların derslerine yardımcı olmaya çalıştım, o anlık ödevlerini yapmaya çalıştım, hayatımı bu şekilde düzene sokayım diye düşünmemiştim. Bir iki derken, baktım ki çocuklar da mutlu oluyor, çevredekilerden, Çayeli’nde olsun apartmanda öğrencilere ders konusunda yardımcı oldum ve olmaya da devam ediyorum. *Aradan yıllar geçtikten sonra nasıl bir değişiklik oldu? Benim okuduğum zamanda, matematikten küme diye bir şey görmedim. Benim zamanımda küme Türkçe’de vardı. Çok dersler çok farklı. Hatta şöyle bir şey oluyordu: Çocuk geliyor bana, “Momoş amca her şeyi bilir” diye bakıyor. “Kümeleri bilir misin?” diyorlar. Bilirim diyorum. Ben sanıyorum Türkçe dersi… Meğerse matematik dersiymiş. Sonra baktım ki durum farklı. Dedim ki bu çocuk 13-14 yaşında, ilk defa bunu görüyor ve öğreniyor. Ben bunu nasıl bilemem? Hemen çocuğu çağırdım geri. Dedim ki “Defterlerini al getir, bir oku bakayım.” Okudu yavaş yavaş onlarla beraber çalışa çalışa, hem bilgilerim arttı, hem de öğrendim. *Kitap okutup onları dinleme imkânı oluyor mu? Malüm, Cemil Meriç uzun yıllar saatlerce kitap dinleyerek, kimsenin yazamadığı yazıları yazmış, o mânâda... Bende çok hatıralar var, kaleme almak isterim. Tabi ki insanlar şöyle bir şey düşünüyorum. Bizim toplumumuz kitap okumada biraz sıkıntılıyız. Ben gazete okutturuyorum. Ya da bir kitap, çocuğa diyorum ki, sesli oku ben de duyabileyim. Şunu hissediyorum. Mesela gazetede makale okunurken, çevremdekiler magazin ve ona benzer haberler okuyorlar, makaleyi okuturken, bakıyorum kendi zevk duymayınca ben de okutturmuyorum. Sen okurken sadece bana okursan memnun olurum. Kendine okurken istifade ediyorum. *İnternet sitelerinde sesli makaleler, sesli kitaplar var. Onlardan istifade imkânı var mı? Ben biraz araştırdım. Kitap okuma hevesim vardı, klasik eserlerim var. Hasta olduktan sonra bile dokunarak kitaplara, hangi kitap olduğunu hissediyordum. Şimdi o kitaplarımı okuttururken, düşündüm ki herhangi bir kitap, bir yazı neyse bunları kasetlere aldırayım. Ama o yıllarda bu günkü gibi imkânlar, dijital kayıtlar yoktu. Bir iki denemesini de yaptım, 5- 10 tane kaset aldım, kasetler sardı bozuldu o da zevk vermedi bana. *Gözlerinizin görmez hale geldiği ilk günlerle bugünü kıyasladığınız zaman nasıl bir fark hissediyorsunuz? Hakikaten düşündüm, bir yerde gören bir gözünüz var, kendi kendinize koşuyorsunuz, top oynuyorsunuz, yaylaya gidiyorum, herkesin yaptığı şeyi yapıyorum. *Yayla hatıralarınız var mı? Yayla hatıralarımız çok. Şimdi yaylada unutamadığım şey “behur” olayı var. Oraya bir tatil mahiyetinde Şemkoğut’a gitmek, hava oldukça iyi, güneş de oluyor. Bizim oralar genelde yağmur oluyor ya. Şimdi katırlar vardı kervan olarak herkesin yükünü katırlara veriyor. Bir grup gidiliyor. Ondan sonra Cagad’da bir yemek molası veriliyor. Cenlipos’tan sonra Heyelik, Pornak’a çıktığımız zaman oradan silah atılıyor. Dürbünle bakılıyor. Bir sevinç başlıyor. Şemkoğut’da bazen de alış veriş için “Cimil”e gidiliyor. Yayladaysan aşağıdan gelenlere “Bizden kimse gelmiş mi?” diye bakılırdı… Ben o “vaytevor ya da behur”u şöyle hatırlarım: Kasar Nihat var, bilirsiniz. Bir teybi vardı onun. Teybi ilk kez orda görmüşüm. Onun bir katırı vardı. Hüseyin Kasar’ı göndermiş, ”Git kocakariyi al gel” demiş. Heyelikten Şemkoğat’a getiriyor. Akşam oldu. Ben yayla çobanıydım. Ahır yoktu o zamanlar. Babaannemle konuşuyor Kasar Nihat. Elinde birşey var görmemişiz... “Seni kimun kateri geturdi?” dedi. Babaannem “Do heyirsuz, göre bi katerun gelmiş beni Heyelik’ten almiş, oni mi konuşursen” diye fırça attı. Neyse biraz sonra baktum bi ses geleyi. Babaannem dedi ki “Bu nedur?” Nihat amca da “Hala bu teyiptur” dedi. Teybi ilk o zaman gördüm. 62 yılında bu olay yaşandı. *Çoban arkadaşların kimdi? Aptoğuli İsmail Temurci, Etem Demirci, Yalçın Öztürk, İbrahim Gotolci, Ali Balcı, Çakeroğli Ali, Cermoğulu Hamit, Yaşar… Daha bir sürü çobanlık arkadaşım vardı. *Yaylacılardan hatırında kimler var? Her yerden tanırım. Misal. Memişun Müyesser, Safinaz Demirci, Hüseynahun Babaanne vardı, Hatice Ablam vardı. Rahmetli annem vardı. Onlarla beraber biz yaylaya giderduk, dönüşte onlara derdum ki, “Ben gideyum aşağı, yeruma sizi tayin ettum. Ben geldum mi sizin görevinuz otomatikman düşer” derdum. Mesela Şener Demirci, Ali Akın, birsürü, Mevlüt Öztürk, yayla çobanı. Cimil yolculuklarımız olurdu. Şemkoğut’tan dut ve diğer eksiklerimiz olurdu, gider onları alırdık. Ormancık’tan Ecemun Şaban Sayın vardı. Hep beraber giderduk. *Hemşehrilerimize bir mesajınız var mı? Hemşerilere, bu hatıraları okuyup beni hatırlayacak olanlara teşekkür ediyorum, mutluluklar ve sağlıklar diliyorum. (Görüşen: F.Çakır)
Bu habere toplam 8 yorum yazılmıştır. havva okumuş koçer
[ 10 Haziran 2010, 12:34 ]
biryerlerde tıkanıp kaldığımda, soluk almam güçleştiğinde hep yanımda olan güzel insan iyi ki varsın...iyi ki ağbimsin....RÖPORTAJ İÇİN SENOZDERESİ.COM EKİBİNE TEŞEKKÜRLER....
Fadıl GÜNEY
[ 22 Mayıs 2010, 14:21 ]
MOMOŞ KARDEŞİMLE UZUNDERE MEKTEBİNDE ARAMIZDA GEÇEN BİR ANIYI ANLATMAK İSTİYORUM AMA OLAYIN ELEBAŞISI MOMOŞ.İLKOKULA MOMOŞLA BERABER BAŞLADIK.5.SINIFA GELDİĞİMİZDE DEVLET KÖY OKULLARINA UN,VİTA YAĞI VE SÜT TOZU YARDIMLARI YAPMAYA BAŞLADI.SENE 1965.OZAMAN ARABA YOLU BABİĞE KADARDI.OKULA HABER GELDİ SİZİN ERZAKLAR BABİKTE GELİP ALABİLİRSİNİZ DİYE.ÖĞRETMENDE ETHEM DEMİRCİ,İSMAİL DEMİRCİ,MOMOŞ ÜMİT VE BENİ ERZAKLARI ALMAK İÇİN BABİĞE GÖNDERDİ.GİDERKEN HAÇİKLİDE FEHRİ EMİCEYE RAST GELDİK.FEHRİ EMİCE BİZE 1 LİRA VERDİ VE 2 PAKET KÖYLÜ SİGARASI GETİRİN DEDİ.BİZDE ERZAKLARI VE SİGARALARI ALIP DÖNERKEN BİRER TANE SİGARA İÇELİM DİYE ARAMIZDA ANLAŞTIK.BİR SÜRE GELDİKTEN SONRA OLO UŞAKLER HAYDE BİRER SİGARA DAHA İÇELİM DEDİK ONUDA İÇTİK.ÖYLE BÖYLE DERKEN DÖNENE KADAR SİGARALARIN YARISINI BİTİRDİK.KORKTUĞUMUZ İÇİNDE FEHRİ EMİCEYE SİGARALARI VEREMEDİK.AMA ERTESİ SABAH ERKENDEN FEHRİ EMİCE SOLUĞU MEKTEPTE ALDI.(ALLAH SELAMET VERSİN OZAMANKİ ÖĞRETMENİMİZ KAZIM DEDE)MEĞERSE ETHEM,İSMAİL VE MOMOŞ ARALARINDA KARAR ALMIŞLAR ÖĞRETMEN SORUNCA FADIL İÇTİ DİYECEĞİZ DİYE.NEYSE FEHRİ EMİCE ÖĞRETMENE ŞİKAYET EDİNCE ÖĞRETMEN BİZİ ÇAĞIRDI.KİM İÇTİ SİGARALARI DİYE SORDU.BUNLAR ANLAŞMIŞYA BENİM SEPETİME YIKTILAR BU İŞİ.YEDİĞİM SOPANIN ACISI DAHADA GEÇMEDİ.AMA ÇOK GÜZEL GÜNLERDİ.SELAM OLSUN O GÜNLERE...
alipasa beyaz
[ 22 Mayıs 2010, 03:01 ]
momos abi benimabilerimin cok samimi arkadisidir en son hamitabimle uzunderede evine ugrayarak sohbetimkani bulduk allahim bu abimin gormesini engelleyip goremedigi butun guzellikleri kalbine yuklemisdir insallah omru uzunolur ve verdigi paha bicilmez hizmete devam eder saygilarimla umit abi
|
FOTOĞRAF GALERİLERİ |
|||||||||||||||||||||
Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009 Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber |