Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Hastanın ruhuna dokunamazsanız hasta memnun olmaz

Senoz Çataldere'li olan Dr. Meryem Can ile 53rize dergisi için yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.

Kategori  Kategori : Röportajlar
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 6143
Tarih  Tarih : 29 Mayıs 2016, 01:08

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Mart 2016’da Doçentlik ünvanını alan romatoloji uzmanı Dr. Meryem Can, “Hekimlikte, her şeyden önce insan ilişkilerinin iyi olması gerekiyor. Eğer siz hastanın ruhuna dokunamazsanız hastaya en iyi tedaviyi verin, yine memnun olmayacaktır” diyor.

 

*Kendinizi tanıyabilir misiniz?

1976 Çataldere doğumluyum. İlkokulu Çataldere Köyü İlkokulu’nda okudum. Daha sonra ortaokul ve lise eğitimime İstanbul Yeşilköy 50.Yıl Anadolu Lisesi’nde devam ettim. 1993 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başladım. 2001 yılında Tıpta uzmanlık sınavıyla (TUS) Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde İç Hastalıkları ihtisasına başladım ve 2006 yılında iç hastalıkları uzmanı oldum.

Mecburi hizmetimi Adıyaman Besni Devlet Hastanesi’nde dahiliye uzmanı olarak yaptım. Eylül 2008’de yan dal uzmanlık sınavıyla (YDUS) Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde romatoloji yan dal ihtisasına başladım ve 2012 yılında romatoloji uzmanı oldum. Eylül 2012-Ekim 2015 tarihleri arasında Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesinde romatoloji uzmanı olarak çalıştım. Mart 2016’da Doçentlik ünvanını aldım. Halen İstanbul Medipol Üniversitesi Medipol Mega Hastaneler Kompleksi’nde romatoloji bilim dalında çalışmaktayım. Evli ve üç çocuk sahibiyim.

*Romatoloji uzmanısınız. Bize ‘Romatoloji'yi anlatır mısınız?

Romatolojik hastalıklar; günümüzde önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Son yıllarda romatolojik hastalıkların tedavisindeki yenilikler ve farkındalığın artması ile romatoloji doktorlarına olan talep her geçen gün artmaktadır. Pek çok romatolojik hastalığın kronik olması, bazısının yaşamı tehdit etmesi ve bir çoğunun iş gücü kaybına yol açması etkin tedavi ve takibini zorunlu kılmaktadır. Romatoloji bölümünde; Romatoid Artrit, Ankilozan Spondilit, Sedef artriti(Psoriatik Artrit), Sistemik Lupus Eritematozus, Sjögren Sendromu, Sistemik Skleroz, Vaskülitler, Behçet Hastalığı, Gut Hastalığı, Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) (FMF), Sarkoidoz, Erişkin Still hastalığı, İnflamatuvar Miyozitler, Takayasu Hastalığı, Antifosfolipid Sendromu gibi iltihaplı romatizma hastalıklarının yanı sıra, ağrılı yumuşak doku romatizmalarının, osteoartrit ve benzeri hastalıkların da teşhis ve tedavisi yapılmaktadır. Bu hastalıklar vücudun sadece eklem bölgelerini değil, iç organları tutan sistemik hastalıklardır.

Romatolojik hastalıklar adı verilen çok sayıda hastalığın tanısını koymak ve tedavisini düzenlemek için eğitim almış uzmanlara romatolog denmektedir. Romatolog olabilmek için; 6 yıl süren tıp eğitiminden sonra 4 yıl süreyle dahiliye uzmanlığı eğitimi, sonrasında da 3 yıl süreyle romatoloji uzmanlığı eğitimi alınması gereklidir. Bugün ülkemizde 275 tane romatoloji uzmanı bulunmaktadır.

*Çocukken de doktor olmayı düşünüyor muydunuz, ya da hayalinizde ne vardı?

Evet, en büyük hayalimdi. 8 çocuklu bir ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya gelmiştim. O dönemde köyde ilkolkuldan sonra özellikle kız çocuklarını okula göndermiyorlardı. Rahmetli babam Dursun Karakaş İstanbul’da fırıncılık ve okul kantinciliği yapıyordu. Babamın okul kantinciliği nedeniyle eğitim sektörünün içinde olması bizim en büyük şansımız oldu. İlkokulu köyde bitiren benden büyük kardeşlerim ortaokul için İstanbul’a babamın yanına geliyordu. Ben de ilkokulu bitirdikten sonra büyük bir sevinçle tahsilime devam etmek için İstanbul’a geldim. Okulda çalışkan bir öğrenci olduğum için ailem de benim mutlaka eğitimime devam etmemi istiyordu. Bana da geleceğin doktoru gözüyle bakıyorlardı. O dönemde sağlık hizmetlerine insanların zor ulaşması nedeniyle doktorluk cazip bir meslek olarak görülüyordu.

*İş hayatınızın dışında sosyal faaliyetler olarak neler yapıyorsunuz?

2 yıl önce hayata geçirdiğimiz “Ekolojik Kadın Köyü Projesi”: Şiddet mağduru, tutunacak dalı olmayan, aile ve yakınlarından destek göremeyen, kendi ürettikleriyle var olmaya çalışan kadınların ekonomiye kazandırılması amacıyla, pilot bölgede kurulacak olan “Ekolojik Kadın Köyü" Türkiye’de ve dünyada bir ilk olarak planlandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Kadın Haklarını Koruma Derneği tarafından desteklenmektedir. Bu projenin hayata geçirilmesi kadına yönelik şiddete “dur" diyecek en önemli adımlardan biri olacaktır. Özellikle de kadının toplum içindeki statüsünü kazandıracak ve yaşadığımız coğrafyada kendini yalnız hisseden tüm kadınlarımızı kucaklayacak önemli bir adım olacaktır. Bu projenin hayata geçirilmesi şiddet mağduru ya da aile baskısı altında okuyamayan, horlanan, küçümsenen, meslek sahibi olamayan, istemediği halde farklı yollardan para kazanmak zorunda olan kadınlarımızın kendi ayakları üzerinde durmasına olanak sağlayacaktır. Ayrıca bu proje kapsamında 5 ayrı büyük ilde tecavüz mağdurları için “acil müdahale merkezi” oluşturulması planlanmaktadır.

Bunun dışında 3-9 yaş arası 3 çocuk sahibiyim. Hafta sonlarını eğer toplantım ya da seyahatim yoksa onlarla geçirmeyi tercih ediyorum. Onlarla doğa yürüyüşleri yapıyoruz, sinemaya ve tiyatroya gidiyoruz. Tıp fakültesinden beri psikolojiyle ilgileniyorum. Fırsat buldukça bu konuda kitaplar okumaya çalışıyorum.

*Rize ile bağınız nasıl? Tatillerde gidebiliyor musunuz?

Öğrencilik yıllarında yaz tatillerimin hepsini köyde geçirmeme rağmen iş hayatına atıldıktan sonra yılda ancak 1 hafta gidebiliyorum. Çocuklarımı da götürüp Rize’yi ve köyümüzü tanımalarını sağlamaya çalışıyorum.

*Çocukluğunuzdaki Rize'yi anlatır mısınız?

İlkokulu bitirene kadar köyden Çayeli’ne bile gitmemiştim. İlk defa İstanbul’a gelmek için ayrıldım. 1983 yılında ilkokula başladım. Köyde öğretmen sayısı az olduğu için 2. ve 3. sınıflara aynı, 4. ve 5. sınıflara aynı öğretmen ders veriyordu. Mahallere ulaşım sadece yaya olarak yapılabiliyordu. Hatta, köye elektrik ben ilkokul 3. sınıfa giderken sağlandı. Burada rahmetli köy muhtarımız amcam Mustafa Karakaş’ın çok büyük emeği vardır. Ayrıca aynı yıl mahallere ve yaylalara karayolu ulaşımı da sağlandı. Bizim 15 tane büyükbaş hayvanımız vardı. Okullar yaz tatiline girince hayvanlarla yaylalara göç ederdik. 3-4 ay boyunca 3-4 farklı yaylaya gider ve bizde çobanlık yapardık. Bazı yıllar yayladan geç geri göç edilirse, okullara o dönem Kasım ayında başlardık. Kışın çok kar yağdığı için bazen 1-2 ay okula gidemezdik. Köyün yolları ve elektrikleri kesilirdi.

*Hastalar ile aranız nasıl?

2000 yılında tıp fakültesinden mezun oldum. 16 yıldır hastalarla iç içeyim. İstanbul dışında 2, İstanbul’da 5 hastanede görev yaptım. Günde ortalama 50-100 hasta görüyorum. Hasta-hekim ilişkilerinde en önemli şeyin karşılıklı empati yapabilmek olduğunu düşünüyorum. Diğer önemli bir unsurda hekimin vicdan sahibi olabilmesidir. Vicdan sahibi her hekim zaten kendini hastasının yerine koyacak ve ona empatiyle yaklaşacaktır. Ben hastalarımla bu ilişkiyi kurabildiğimi düşünüyorum. Hekimlikte, her şeyden önce insan ilişkilerinin iyi olması gerekiyor. Eğer siz hastanın ruhuna dokunamazsanız hastaya en iyi tedaviyi verin, yine memnun olmayacaktır.

*Son söz...

Güzel memleketimizde iklim şartları ve yaşam koşulları nedeniyle romatizmal hastalıklar fazla gözükmektedir. Umarım benim de bu konuda hemşerilerimize bir faydam olacaktır. (Röportaj: Yunus Çakır)

 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Röportajlar

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber